Mehmet Aslan
Mehmet Aslan yazdı: 92 Gün Vadeli İktidar - III
Tasarruf sahibi açısından bakıldığında, 24 Aralık 2021 tarihinde 1 Dolar=11,67 ortalama kur ve 3 aylık (92 gün) vadeyle (24 Mart 2021) kazançlar veya kayıplara ilişkin olasılıklar da şu şekilde oluşur;
- Tasarruf sahibi her durumda, 92 gün vade tamamlandığında %17’lik faizin dörtte birine (%4,25) hak kazanır.
- Üç aylık vade sonunda kur farkından faydalanması için, hesap açıldığı tarihte 11,67 olan kurun %4,25’in üzerinde artması gerekir. Kur eğer %4,25 artmış olursa (11,67 x 1,0425) 12,16’ya çıkmış olur, ki bu başabaş noktasıdır. Bunun üstünde artışlar olmadığı sürece kur farkından kaynaklı artış hesaplanmayacaktır.
- 92 günlük vade sonunda tasarruf sahibi %4,25 faizini almış, ancak kurda da %4,25’in üzerinde artış olmuşsa, aradaki farkın da hesaplanarak ödenmesi gerekir. Diyelim ki, vade sonu olan 24 Mart 2021’de dolar kuru, 24 Aralık 2021’deki 11,67’ye göre % 10 artmışsa, aradaki fark olan %5,75 (%10 - %4,25) üzerinden ikinci bir faiz gibi kur farkı hesaplanacak.
Bu olasılıklardan hangisinin gerçekleşeceğini görmek için tasarruf sahibinin 92 günlük vade sonunu beklemesi lazım. En kısa vade tercih edildiğinde bile iktidara 92 gün süre sağlamış olur.
Yukarıdaki seçeneklerin her biri, tasarruf sahibinin nominal kazancını gösterir. Reel olarak bir kazancın oluşup oluşmayacağını belirleyen en önemli faktör, enflasyondur. İşte “bul karayı al parayı” kısmındaki illüzyon hem kurun 18,50’lerden 12 sevilerine inmesi, hem de enflasyon oranıyla ilişkilidir.
Şimdi denkleme enflasyonu dahil edip değerlendirelim. Kasım ayı enflasyonu, ay bazında 3,51’le hesaplanan en yüksek değerlerden biri oldu. Kurun ve buna bağlı olarak maliyetlerin en yüksek seviyeyi bulduğu Aralık ayı enflasyonunun %3,51’in üstünde gelmesi kaçınılmaz olur. Enflasyonun TÜİK hesabıyla bile aylık en az %7, yıllık %30 seviyesine ulaşması sürpriz olmayacaktır. Böyle bir hesapla 3 ay vadeli mevduatların enflasyonun üstünde reel getiri sağlaması için faiz ve kur farkıyla birlikte en az %20 gelir elde etmesi gerekir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Saray çevresinin dövize karşı yeni ürün fikrini piyasayı manipüle edecek şekilde acilen duyurması, fikrin iyi kurgulandığı ancak uygulama konusunda yeterli hazırlık yapılmadığının da göstergesi… Bu hazırlıksızlık halinin en önemli göstergesi bütçe oluşturulmadan Hazine adına taahhütte bulunulmasıdır. Özellikle “bütçe” konusundaki boşluk Meclis Genel Kurulundaki tartışmalarda açıkça ifşa edildi. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın, kur riskinin Hazine tarafından karşılanmasına yönelik bütçe çalışması olmadığını ısrarla ifade etmesi üzerine AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, bu konuda herhangi bir bütçe çalışması olmadığını şu cümleyle kabul etmiş oldu:
“Ödemeler yapıldığı anda bu ihtiyaç doğacak ve belki ödemeler de çıkmayabilecek ama alt yapısını oluşturmak için bunu yapmamız gerekir”
Elitaş’ın cümlesinden çok önemli 2 sonuç çıkıyor:
- “Belki ödemeler de çıkmayabilir” diyerek “bul karayı al parayı” tezgahına çekilen vatandaşa kur riski ödemesi yapılmamasının söz konusu olabileceği,
- “ama altyapısını oluşturmak için bunu yapmamız gerekir” cümlesiyle de ne bütçe, ne de Hazine yükümlülüğü konusunda herhangi bir çalışma yapılmadığı itiraf edilmiş oluyordu.
Mustafa Elitaş’ın genel kurul konuşmasının da açıkça gösterdiği gibi kesinlikle alt yapısı oluşturulmamış ve olgunlaştırılmamış bir fikir Cumhurbaşkanı tarafından pazarlanmış, arka planda ise bu fikir manipülatif ataklarla desteklenmiş...
Yeni duruma ilişkin tartışmaları, yapılan resmi açıklamaları yakından izlemeye çalışıyorum. Bütün bu hengame arasında kamuoyunun gözünden kaçan çok önemli bir detay var; BES... Kamuoyunun gündeminden kaçan BES, yani Bireysel Emeklilik Sistemi’nin, kura yönelik tedbirlerden en fazla etkilecek araçlardan biri olacağının Saray tarafından öngörüldüğü anlaşılıyor. BES sistemine dahil olan yaklaşık 7 milyon çalışan ve 209 milyar TL birikim var. Özellikle son dönemlerde BES fonlarındaki birikimler, dövize ve gram altına endeksli enstrümanlara yönelmişti. Takasbank 22 Aralık verilerine göre altına endeksli fonlarda %26, yabancı para ve dış finansman aracına bağlı fonlarda %24 azalma görülmektedir.
Cumhurbaşkanının 20 Aralık akşamında yaptığı açıklamanın öncesinde olası senaryolara, açıklamanın ve onu destekleyen manipülasyonların kimin canını yakacağına dair çalışıldığı anlaşılıyor. Bu kapsamda BES’te yer alanların da canını yanacağı, tepkisel olarak sistemden çıkılabileceği ve sisteme olan güvenin sarsılabileceği etüd edilmiş. Bu risklerin bertaraf edilmesi için de Cumhurbaşkanının yapacağı açıklamaya, yaraya merhem niyetine, BES’te devlet katkısının 5 puan artırılarak %25’ten, %30’a çıkarılacağı dahil edilmiş.
20 Aralık tarihinde yapılan açıklamadan çok, açıklamayı destekleyen manipülatif kurgularla, Türkiye siyasal tarihinde görülmemiş şiddette bir operasyon yapıldı. Bu operasyonla Forex gibi kaldıraçlı işlem piyasalarında bir çok hesabın sıfırlandığı anlaşılıyor. Yine operasyon kapsamında, vadeli işlemlerdeki döviz kontratlarında 1 doların 3,8 liraya kadar indiği görüldü. Bunlar işin teknik kısımları; ancak bunun haricinde, dolar almak saikiyle değil, TL’deki erimeye ve satınalma gücünün çok düşmesine karşı tedbir olarak dolar alan çok sayıda küçük yatırımcı ve vatandaşın da canı yandı. (Devam Edecek)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.