Mehmet Sebih Altun
Nerde kaldın bahar çiçekleri?
Dünya yaşanmaz bir evren oldu. Kışlar bitmedi. Üç kış ayı var bilirdik, meğerse onlarca ayı üç aya sığdırmışlar.
Her yerde boğulan bedenler. Gelmeyen yarınlara ağlayan çocuklar. Cebi delik babaların yüreğinde sessiz vaveyla. Her zorluğa göğüs germiş annelerin evlatlarına süzülen yaşların saklandığı hüzün gamzeleri.
Toprakların birbirine bağlı olduğunu unutan tavan egolu, ölümsüz zannedilen saltanatların hüküm sürdüğü yerleşkelerin isyansı suskunlukları.
Kendisini yaratanı unutup, kendi çıkarlarının yarattığına inananların dinleri kadar tehlikeli oldu dünya. Yaşanmayacak belki de yarın dediklerimiz. Yıllar sonra şunu yapacağım dediklerimizin garantisi yoktu ama biz senedimiz varmış gibi yaşadık.
Nerde kaldın ey bahar çiçekleri. Açın artık karlar altında kalan insanlığımızdan. Nefretler, dolu gibi yağardı savaşların yıldırımları çarparken gökyüzünden.
Küçük çocuğun şikayeti ulaştı yaratıcıya bilirim. Sizi şikayet edeceğim demişti. Ya yemek bulamayan çocuğun ölümü çağırması. Cenneti arzulaması. Orada yemeğin oluşunu tahayyül etmesi belki de sebepti kışın devam etmesine.
İsrafil suru üfleyecek belki de yakında. Bahar gelmeyecek kim bilir. Kaç gün, güneş doğmak için yaratıcıdan izin istemişti. Kaç çocuğun ahı ulaşmıştı gökyüzüne. Kaç annenin feryadı yankılanmıştı semalarda. Kaç bulut haykırmıştı çaresizliği. Kaç yağmur damlası hüzün dolu indi yer yüzüne?
Bir parça halinde yaratılan dünya, kaç parçaya bölünmüştü. Kaç masumun rızkını elinden aldı doyumsuz haydutlar. Kaç siyah beden, Mengeneye kaptırmıştı başını. Kaç beyaz hırsızlıkla aklamıştı çocuklarının geleceklerini? Söyle kaç kere isyan bayrağını çekti mazlumlar. Sessizliği şiar edinmiş kaç beyin çaresiz kaldı.
Ağaçların dalları nefes olmuyor artık. Çiçeklerin rengi solgun. Zamansız yağmurlar aldı götürdü vicdanları. Bedenler bir et yığını haline geldi. İçinde düşünme yetisini kaybetmiş kaç canlı taş doğdu yeryüzüne?
Bilirim uzaksın ey bahar. Bitmesin istersin kışlar. İnsanlığa bahar gelmesin istersin. Yazlar uzak olsun yeryüzüne.
Hastalıklar bir bedenin çaresizliğini haykırıyor. O kadar büyük olmuşlardı ki yenilmezlik iksiri içmişlerdi sanki. Oysa bütün dünyanın yok olması için bir tek virüs yeterdi. Başa gelmeyene dek anlamazlardı.
Yine de gel ey bahar. Ve açılın artık bahar çiçekleri. Karların altından umuda haykırın. Renklerinizle sevgiyi yayın.
Bir şairin sözleri yankılansın ormanların derinliklerinden. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.
Belki de artık insanlık kardeşliği düşünecek. Savaşların anlamsızlığını kavrayacak.
Bir masum çocuğun düşlediği bir dünyayı büyükler de düşünecek. Aç kalmayacak belki de bedenler.
Çocuklar aç kalmalı ama sevgiye, hoşgörüye, gülümsemeye aç kalmalı. Ama yemeğe asla aç kalmamalı.
Nerde kaldınız ey bahar çiçekleri?Ağlamaklı çocuklar, nefessiz anneler ve biçare babaların gözleri yolda kaldı .
Doğsun artık güneş.
Gülsün tabiat.
Sevgiye uzansın gönüller.
...
Sevgi ile kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.