Mehmet Sebih Altun
Mehmet Sebih Altun yazdı; Yalnızlığın Çığlıkları
Kalabalıklar içinde yalnız kalınır mı hiç? Etrafında onlarca insan varken aslında hiç kimse yokmuş gibi olunur mu? Karşı karşıya iken bile göz göze gelmeye hasret kalınır mı?
Gelenler gidenleri görmeden, gidenler gelenlere yol göstermeden geçiyor zaman. Yanlız kalmak mümkün mü diye sorma. Etraf dopdolu ama hiç bir mana yok. Manasız var olan herkes aslında hiç olmamıştı. Ne bir tatlı söz, ne bir tebessüm ne de bir his uyanır taşlaşmış gönüllerde. Herkes kendi âleminde, kendi hayatında ve kendi çıkmaz sokakların bin bir pişmanlıklarında.
Büyük bir kalabalık ve kalabalık içinde ki herkes tek ve yapayalnız. Ve bu kalabalığın birçoğu mutlu değil ve mutlu gibi görünen de mutluluğun farkında değil.
Ne yaşayan yaşadığının, ne ölen öldüğünün, ne gülen güldüğünün, ne ağlayan ağladığının farkında. Adı bilinmeyen bir yolculuğun, kaptansız giden bir geminin kendinde olmayan yolcuları gibiyiz. Hiç bir şeyin farkında değiliz artık.
Göz bakar ama görmez. Kulak verir ama işitmez. Dil döner ama konuşmaz. Beyin çalışır ama hissetmez. Kalp çarpar ama sevmez. Manasızlığın son damlasına kadar ruhumuza işlenmişliği, insanın robotik ve monoton bir varlığa evrilmenin verdiği teslimiyete kadar anlatıp da anlaşılamayacak o kadar çok şey var ki.
Aynı toplumda olup tüm kalabalığa rağmen umursanmaz gamsızlar topluluğu edasıyla yapayalnız ölen o kadar çok insan var ki, ne yaşadığını görür ne de yaşlandığını.
Var olup aslında olmamak.
Toplu olup toplumsallaşmamak.
Çok olup bizleşmemek.
Anne, baba ve çocuklar şeklinde aile olamamak.
Eş olup karı koca olamamak.
Anne baba olup bir ebeveyn olamamak.
Olmak ama aslında hiç olmamak.
İşte bütün mesele bu.
*
Yanlızız artık. Evde yanlız, işte yanlız, arkadaş ortamında yanlız, kocaman kalabalığın içinde ve yine yanlız yapayalnız.
Saygı da kusur etmeyen bir jenerasyondan, saygısızlıkta kusursuz bir jenerasyona evrilmek, anne babaya öf bile denmez denilen bir jenerasyondan ağza alınmayacak lafların dendiği bir zamana evrilmek, anne babanın baş tacı edildiği bir jenerasyondan, başından sağılan bir jenerasyona evrilmek, edep ve hayânın yegane değer olarak kabul edilen bir jenerasyondan aile mahremiyetini herkese gösteren bir jenerasyona evrilmek evrim teorisinin bile açıklayamadığı bir evrimle karşı karşıya kalındı.
Saygıda, sevgide, sahiplenmede, ahlakta yalnız bir toplum var edilmeye çalışılıyor. Başarısız oldukları da pek söylenemez maalesef.
*
Herkes var ama herkes yalnız.
Kalabalığın içinde herkes yapayalnız.
Köyler de şehirler de, mahallede evde var olanın yok sayıldığı her yerde kıymet bilinmediği için herkes yalnız.
Anne babalar yanlız evlat yok.
Evlatlar yalnız anne baba yok.
Bir evin içinde herkes var ama hepsi yine yalnız.
İki kelamın edilemediği her dost meclisinde ki herkes yalnız.
Ve yalnızlığın çığlıkları gökyüzünde yankılanıyor. Ne duyan var ne de duymak isteyen.
Kulaklar sağır. Gözler kör. Diller lal.
Sevgi ile kalın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.