
Mehmet Sebih Altun
M. Sebih Altın Yazdı; Zamanın Nabzında İnsan
Gün gelir, kalbinizdeki ses susar; şehirlerin gürültüsü ruhunuzu istila eder.
Ve siz, kendi içinizin derinliğinde yankılanan bir boşluğun ortasında bulursunuz kendinizi.
İşte o an, zamanın nabzını dinlemeyi unutmuş olduğunuzu fark edersiniz.
Çünkü zaman, sadece saatlerin tik takıyla akmaz.
Zaman, bir çocuğun gözlerindeki pırıltıdır,
bir annenin ellerindeki nasırdır,
bir dostun sustuğunda bile konuşan bakışıdır.
Ama biz, hep acele ettik.
Koştuk, durmadan koştuk.
Ve koşarken unuttuk:
Hayat, varılacak bir menzil değil;
yolda karşılaşılan inceliklerin adıdır.
İnsan bazen göğe bakmalı.
Göğe bakmak, sadece yıldızları görmek değildir;
bir yıldızın içinde kaybolan kendi yalnızlığını fark etmektir.
Gözlerimizin önünden geçen binlerce manzarayı seyredip de
içimizdeki manzarayı görememek ne büyük yoksulluktur!
Biz, içimize bakmayı unuttukça
dünyanın bütün renkleri soluyor.
Şimdi soruyorum kendime:
Bir şehir neden susmaz?
Bir insan neden dinlemez?
Bir kalp neden yorulur?
Cevabı basit gibi, ama değil.
Çünkü insan, aslında en çok kendisinden kaçıyor.
Kendi içinin aynasına bakmaya korkuyor.
Kendi karanlığını görmemek için ışığın arkasına saklanıyor.
Oysa insan, gölgesinden kaçtıkça
gölgesi büyür.
Karanlıktan korktukça
karanlık derinleşir.
Ve bir gün, gölgesinin altında ezilen
ve karanlığının içinde kaybolan bir ruha dönüşür.
Hayat bize küçük işaretler gönderir aslında.
Bir sabah serçelerin cıvıltısı,
bir akşam ezanının içimizi titreten yankısı,
bir ihtiyarın yavaş adımlarında saklı sabır…
Ama biz duymayız.
Çünkü kulaklarımızı gürültüye kiraya verdik,
gözlerimizi hızın ışıltısına mahkûm ettik.
Şimdi yeniden sormak gerekiyor:
İnsanı insan yapan nedir?
Kendi yalnızlığının farkına varabilmek mi?
Yoksa kalabalıklar içinde kendini kaybetmemek mi?
Belki de cevap çok derinlerde değil.
Bir çocuğun “anne” deyişinde,
bir ekmeğin kırılışında,
bir dua cümlesinin titreyen dudaklarda yankılanışında gizli.
Biz büyüdükçe uzaklaştık,
büyüdükçe unuttuk,
büyüdükçe eksildik.
Ama yine de umut var.
Çünkü insan, içindeki o küçük kıvılcımı
henüz tamamen söndürmedi.
Yeter ki durmayı bilsin.
Durup dinlemeyi, durup bakmayı, durup hissetmeyi…
Çünkü hayat, acele edenlere değil,
sabırla bekleyenlere açar kapılarını.
Ve ben inanıyorum:
Bir gün, sessizliğin kıyısında yeniden bulacağız kendimizi.
O gün, zamanın nabzı yeniden kalbimizde atacak.
Ve biz, kaybolduğumuzu sandığımız yolda
aslında hiç yalnız olmadığımızı anlayacağız.
Sevgi İle Kalın
---
Mehmet Sebih Altun
Mehmet Sebih Altun yazdı: Sıfatların Tutsaklığı
03 Ekim 2025 Cuma 09:22Mehmet Sebih Altun Nivîsand; Stranên Dil û Welat
11 Eylül 2025 Perşembe 00:01Mehmet Sebih Altun yazdı: Babama Mektup
10 Eylül 2025 Çarşamba 13:56Mehmet Sebih Altun yazdı: Bismil, Kortiktepe ve Turizm
31 Temmuz 2025 Perşembe 07:12Mehmet Sebih Altun yazdı| Bismil: toprağın hafızası, insanlığın kalbi
28 Temmuz 2025 Pazartesi 18:48Mehmet Sebih Altun yazdı; Yalnızlığın Çığlıkları
14 Ocak 2025 Salı 07:56Mehmet Sebih Altun yazdı | Normalize Edilen Yaşam Normları
11 Aralık 2024 Çarşamba 18:25Mehmet Sebih Altun yazdı: Güneşten Damlalar
22 Ekim 2023 Pazar 13:19Kırgın Düşler Ülkesi
06 Ağustos 2023 Pazar 10:27Hokkabaza Serzeniş
12 Temmuz 2023 Çarşamba 00:10




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.