Mehmet Sebih Altun
Mehmet Sebih Altun yazdı: Mevsim-i Pâyiz
Boşluklar doldurulamıyor. Giden herkesin yeri boş.
Aklından giden gider. Aklın boş kalır.
Yüreğinden giden gider, yüreğin boş kalır.
Hayatından giden gider, hayatın boş kalır.
Ölenin yerine kimse girmez. Gidenin yerini kimse tutmaz. Kalanın gönlünü kimse hoş etmez.
Biten duyguların boşluğu hep hissedilir. Hep eksik yaşanır günler. Hep eksik kalır hayata dair ne varsa. Bir eksikliği doldurunca onlarca boşluğa mâni olamıyorsun. Ve hep eksik yaşıyoruz.
Çocuklukta kalan eksikler ölene kadar hep eksik kalır. Bir daha çocuk olamazsın. Bir daha olmayan oyuncağın olmaz. Bir daha sallanmadığın salıncağa binemezsin. Bir daha üç tekerlekli bisiklet süremezsin. Bir daha her renkten misketin yok diye üzülemezsin. Bir daha uçurtman uçmuyor diye rüzgara kızamazsın.
Bir daha baban geç geldi diye gözlerin yolda kalmaz. Annen tandırdan çıkardığı sıcacık ekmeğe salça sürüp vermez eline. Karanlık çökmeden evde ol demez sana kimse . Boya sandığı bulamazsın elinde tetkiklerle gezemezsin sokaklarda. Okul harçlığı çıkarmaya gerek kalmayacak. Ve bir daha ilkokul çağına dönemezsin. Bir daha sıfırdan başlayamazsın her şeye.
*
Baharları bitti ömürlerimizin. Payiz getirdiler güzelliğe dair ne varsa, her şeye. Kışlar esir aldı tüm duyguları. Yok etti benliğimizden kalan sevgi kırıntılarını. Düşlerimiz gelmeyen yarınların hapsinde. Bir yok oluş edasında sürüyor, aklımızın alamadığı, hislerimizin baş edemediği ve duygularımızın anlamsız kaldığı ömürden esintiler eşliğinde.
Bir gülüş gelmedi hayatımıza. Somurtkan güller teslim aldı gönül bahçelerimizi. Solmaya yüz tutmuş onlarca hüzünlü papatya. Heyecanı kalmadı sümbüllerin. Başaklar güneşe kırgın. Su vermez yeryüzüne dargın bulutlar. Ve kuraklığa merhaba diyen milyonlarca duygusuz gönüller.
Oysa sevgi bir yağmur gibiydi. Her yağdığı duygu bahçelerine birer birer hayat verirdi. Teker teker açılırdı tomurcuklar. Yeni heyecanlar başlardı nebati alemde. İnsana da yağmalıydı sevgiden yağmurlar. Sevgi ilmek ilmek işlemeliydi ruhumuza. Oysa bulutlar dağınık, sevgi yağmurları yağmıyor hayatımıza. Ve herkes kendi hayatının kaptanlığını yapmaya çalışıyor. Oysa su almaya başlamış çoktan hatta batmaya doğru gidiyor hayat gemisi.
*
Tahammül sınırlarımızı zorluyorlar. Sabır taşları yağdı umutlarımıza. Kırılmadık bir kemik bırakmadılar omurgamızda. Yürümez oldu günler. Güven eriyor gün be gün. İyilik tarihin tozlu sayfalarında birer birer yok oluyor. Geçmişte kalmaya mahkum edilmiş her güzel davranış.
Anlatılacak çok şey var.
Ama anlatacak tümce de yok. Anlayacak yürekte yok. Düşünecek us ta yok.
*
Yazlar, yeni aşklar mevsimi.
Payizler, depresyonlar mevsimi.
Baharlar, yeni işler mevsimi.
Kışlar, kayak mevsimi.
Mevsimleri ne de güzel işimize geldiği gibi anlamlandırdık.
Gayet anlamlı değil mi?
*
Başımızı iki avucumuzun içine alıp şöyle bir düşünsek.
Ya neler oluyor?
Ne yapıyoruz?
Bize ne oldu?
Biz nasıl yaşıyoruz?
Bu şekilde devam edersek nereye varacağız ?
Bizi örnek alacak çocuklar sonraki evrede nasıl bir karaktere sahip olacak?
Hangi değerleri yok ettik?
Yok olan değerler olmadan nasıl yaşayacağız?
Yeni değerler mi yaratacağız?
...
Sevgi ile kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.