Fatime Kartı yazdı: Hidayet Allah’tandır

Fatiha suresinde her gün defalarca “Bizi dosdoğru yola ilet. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna. Gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil.” Niyazıyla hidayet istiyoruz Allah Teala'dan. Sevgili peygamberimiz (s.a.v.) ayrıca “Allah’ım senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.[1] şeklinde hidayet talep etmiştir. Çünkü ancak Hadi olan Allah hidayete erdirme gücüne sahiptir. İslama davet ettiğimiz insanlar için de ancak elimizden geleni yapar, dua eder, ama biliriz ki Allah dilemedikçe ne bizim davetimiz ne duamız hidayet için yeterli olmaz. “Gerçek şu ki sen sevdiğini hidayete erdiremezsin ancak Allah dilediğini hidayete erdirir.[2]

Allah (c.c), insanı iki yönlü bir varlık olarak yaratmıştır. “Nefse ve onu şekillendirip ona kötülük yapma duygusunu ve takvasını ( kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir, kötülüğe gömüp kirleten de ziyana uğramıştır.[3]

İnsan, fıtratına yerleştirilen takvayı devreye sokarak eşref-i mahlûkat olarak yaratılmasına halel getirmeden üstünlüğünü muhafaza edebilir. Allah'ın ruhuna üflediği ilahi özellikleri geliştirerek Alay-ı illiyyine yükselebilir. Öte yandan takvasının üstünü örterek günaha meylini ön plana çıkarıp fısk-u fücür içerisinde debelenerek uçuruma da yuvarlanabilir. Rabbimiz bu hakikati şöyle dile getirmiştir. “Biz gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.[4]

En güzel biçimde yaratılan insan, Allah’ın ona bahşettiği şerefin gereği tercihinde özgür bırakılmıştır. Zira Allah Teâlâ insana hidayeti bulması için gerekli olan akıl, irade, vicdanı vermekle kalmadı, doğru ve yanlışı açıkça gösteren, yapacağı tercihin akıbetini anlatan vahyi de gönderdi. “Şüphesiz biz ona iki yolu gösterdik; ister şükreder ister nankörlük eder[5]

Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.[6]

Bu durum Yüce Rabbimizin insan onuruna gösterdiği saygı ve ona olan güveninin bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Gerçek şu ki, Rabbimiz insan soyuna olan bu davranış metodunu kullarından da beklemektedir. “..Sen (onları zorla inandıracak) bir zorba değilsin. Söz verdiğim günden korkanlara Kur'anla öğüt ver.” [7]

Eğer insan inanmaya zorlanacak olsaydı, onu yoktan var eden ve her türlü nimeti karşılıksız bir şekilde ona bahşeden mabudu onu zorlamaya daha müstahak olmaz mıydı? Kendisi gibi bir kulun hak dine girmesi için bile olsa onu zorlaması Allah’ın davranış biçimini görmezden gelmek değil de nedir! Rabbi insan soyuna tercih hürriyeti vermişken bizler nasıl zorlama ve kınama hakkını kendimizde görebiliriz?

Eğer kınanacak biri varsa oda kendi nefsimiz olmalıdır, acaba gerçek manada uyarı görevimizi yerine getirdik mi diye. Eğer insanları kınamak, suçlamak, yargılamak, dışlamak yerine, hakikati anlatma gayreti içinde olsaydık şu anda insanoğlu bu perişan, zelil, hakir

durumda olmazdı belki de. Her Müslüman kendisine yüklenen görevi hakkı ile yerine getirebilseydi şu anda insanlık kendisine yaraşır tekâmülü gösterebilecekti. Madem Hak Teâlâ’nın metodunu uygulamakla mükellef tutulduk o halde görevimiz, hakikatleri bütün enerjimizle ve meşru bütün araçları kullanarak ailemizden başlamak sureti ile ulaşabildiğimiz her insana anlatmaktan ibarettir. Her türlü çabayı sarf edip inandığımız değerleri bütün yönleriyle anlatma ve yaşama gayreti gösterdikten sonra insanları tercihlerinden dolayı kınama hakkını kendimizde göremeyiz.

Sevgili peygamberimizin, kalpleri ürperten şu öğüdünü aklımızdan çıkarmayalım. “Ey diliyle Müslüman olup kalbine iman nüfuz etmemiş olanlar! Müslümanlara eza vermeyin, onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın. Zira kim müslüman kardeşinin kusurlarını araştırırsa Allah’ta kendisinin kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurlarını araştırırsa onu evinin içinde bile olsa rüsvay eder."

1- Müslim, Zikir 72
2- Kasas 56
3- Şems 7-10
4- Tin 5, 6
5- İnsan 3
6- En’am 104
7- Kaf 45

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatime Kartı Arşivi