Fatime Kartı
Fatime Kartı yazdı: İfk hadisesinden dersler
Geçen yazılarımın birinde Hz. Peygamberin sorunlara yaklaşım tarzını anlatırken ifk hadisesine kısacık değinmiş ve bu olayın bir yönü ile Rabbimizin sorun çözmesine örnek teşkil ederken diğer yandan sevgili peygamberimizin netameli bu sorunla baş etmesine örnek oluşturduğundan bahsetmiştim. Konuya girmişken bu olayı ele almak istedim ancak araya başka yazılar girince bu planım biraz gecikti. Bu haftaki yazımda niyetimi gerçekleştirmek istedim.
İfk hadisesi, Hz. Peygamberle fikri yollarla baş edemeyeceklerini anlayan insanların iftiralara baş vurmak suretiyle toplumda infiale sebep oluşturma hedeflerine, Peygamberimizin ailesine ve namusuna leke sürecek iftiralarda bulunarak çamur atmalarına bir örnektir.
Merak edenler, konuyla ilgili Hz. Aişe tarafından hadis kaynaklarında ayrıntılı bir şekilde anlatılan rivayetleri bulabilirler. Hz. Aişe olayı anlatırken son geceye kadar (bir ay boyunca ve Medine dedikodulardan çalkalanırken) hiç birşeyden haberi olmadığını belirtir. “Ağır bir hastalık süreci yaşıyordum. Hz Peygamber’de bana her zamanki gibi ilgi göstermemesi dışında bir şey sezmedim. Beni şüphelendiren bir husus vardı: Nebî'den (S.A.V) daha önce hastalandığım zamanımda görmüş olduğum lütuf ve şefkati bu hastalığım esnasında görmüyordum. Eve geldiğinde 'Hastanız nasıl?' diyor ve bununla iktifâ ediyordu. Benim, iftiracıların uydurduklarından hiç haberim yoktu.” Bu cümleleri okuduğum zaman günümüzde bu tür bir şüphe ile karşı karşıya kalan eşlerin tepkileri geliyor aklıma. Sakin durup soğukkanlı düşünerek ne yapacağına akılcı bir şekilde karar vermek neredeyse rastlamadığımız davranışlardır. Genellikle ilk şüphe anında eş, bir suçlu muamelesi görerek sorgulanır. Hatta daha ilk aşamada anne-baba kardeşler devreye girer, kalpler kırılır, onarılmayacak yaralar açılır. Mesleğimiz gereği bu tür olaylarla sık karşılaşırız.
Hz. Peygamber muhtemelen sorgulamakla ortaya çıkması mümkün olmayan bu olayda eşine bir şey hissettirmemiş bunun yerine onu yakından tanıyan insanlara Aişe’nin her hangi bir yanlışını görüp görmediklerini sorgulamıştı.
Bu olayda Hz. Aişe’nin duruşu ise pek çoğumuza yabancı asil bir duruştur. Önce Hz Ebubekir’in hanesinde daha sonra genç yaşta Hz. Peygamberin rahle-i saadetinde tedrisat gören annemiz hepimize örnek olacak, çokça düşünüp tahlil etmemiz gereken davranışlar sergilemiştir. İnsanların bu tür olağanüstü olaylar karşısındaki duruşları onların şahsiyetlerini ortaya koyar.
Hz. Peygamber, Hz. Ebubekir’in evine giderek dedikodulardan haberdar olan eşi ile konuşur ve sözlerinin sonunda şunu söyler. "Ey Âişe! Hakkında bana şöyle şöyle sözler erişti. Eğer sen bu isnadlardan uzak isen, yakında Allah, seni onlardan beri ve uzak tuttuğunu açıklar. Yok eğer böyle bir günaha yaklaştınsa, Allah'tan af dile ve Ona tövbe et! Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra da tövbe edince, Allah da ona afv ile muamele buyurur." Hz. Peygamberin bu sözleri, eşlerinin yaptığı hatanın cezasını kesme hakkını kendinde gören kocalara çok şey ifade eder zannederim. Hz. Aişe’nin cevabı ise insan psikolojisini ne denli anladığını ortaya koyan bilgece bir cevaptır. "Vallahi Ben anladım ki, siz halkın yaptığı dedikoduyu işitmişsiniz. Hatta onlara inanmış gibisiniz! Şimdi ben, size o kötülükten uzağım desem -ki Allah biliyor uzağım- beni doğrulamazsınız, içinizde bir şüphe kalır. Faraza ben, bu kötü işi yaptım(!) desem -ki Allah biliyor, ben böyle bir şeyden uzağım- siz, beni hemen tasdik edersiniz. Vallahi ben kendim için de, sizin için de Yusuf’un babasının (a.s.) dediği sözden başka bir söz bulamıyorum. '... Artık, bana düşen güzel bir sabırdır. Söylediklerinize karşı ancak Allah'tan yardım istenir.' Dedim ve odama çekildim.” Hz. Peygamber, sorgulamakla ortaya çıkması mümkün olmayan bu konuda eşinin üzerine nasıl gitmedi ise hz. Aişe de benzer şekilde, kendini savunmakla aklanamayacağını, sarf edeceği sözlerle temize çıkamayacağını bildiği için masumiyetini insanlara ispatlamaya çalışmak yerine sadece Allah’a dayanarak Hz. Yakub’u kendisine örnek edinmiş, Allah’a tevekkül ederek rahatlamıştır. Onu bu tavrı da adeta Allah’ı unuturcasına kendini insanlara ispatlamak için paralanan bizlere çok şey söyler.
Hz. Aişe sözlerine şöyle devam eder: Henüz Rasulullah yanımdan ayrılmamış ve ailemden kimse dışarı çıkmamıştı ki Allah, nebisine ayetleri indirmeye başladı. Yüzü her zamanki vahiy inişinde olduğu gibi aydınlanmıştı. Bana söylediği ilk söz: “Ey Aişe, Allah’a hamt et. O seni temize çıkardı" demek oldu. Bunun üzerine annem bana, kalk ve Rasulullah’a teşekkür et dedi. Ancak ben, “ Hayır! Vallahi onun için kalkmam ve Allah’tan başka kimseye de hamd etmem. Benim suçsuzluğumu Allah bildirdi” dedim. Sevgili annemizin bu sözleri onun imanına, teslimiyetine, muhteşem şahsiyetine hayran olmamıza yeter.
Bir başka yazıda ifk hadisesi gibi durumlarda Müslümanların alması gereken tavrı ele almaya niyet ederek bu haftalık bu kadar diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.