Fatime Kartı
Fatime Kartı yazdı: ED-DİN/İSLAM
İman, ibadet, ahlak; biri olmadan digerinin işlevsiz kaldığı birbiriyle iç içe kavramlardır. Din bu üç kavramı bir arada bünyesinde barındıran ilahi sistemdir. Uzun bir tarihsel süreç içerisinde bu kavramlar arasındaki organik bağ koptu\koparıldı, anlamlarında daralma ve evrilme oluştu. Herbiri diğerinden bağımsız anlaşılmaya başlandı. Kur’an ve hadislerde bu kavramlara yüklenen anlam ile bugünkü müslümanın zihnindeki anlam birbirinden çok uzaklaştı.
Ed-din (İslam) insanlık, hatta evren var olalı beri vardır. Asıl itibariyle islam sonradan konulmuş bir düzen değil aksine, tüm evrenin üzerine yaratıldığı sistemdir. Kainatın kalbi mesabesinde olduğu gibi toplumun da kalbi mesabesindedir. Kalpsiz bir beden olamayacağı gibi dinsiz bir toplumda sağlıklı bir hayat sürdüremez. Bu yüzdendir ki toplum, dinden uzaklaştığı öçüde hastalıkları artar. Dolayısı ile din, toplumların hayatında kendisini her çağda hissettirmiş evrensel bir hakikattir. Hedefi insanı Kemale ulaştırmaktır.
“Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü doğruca dine çevir. Allahın insanları yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değişme yoktur. İşte dosdoğru din (kayyum=önceden var olan ve hep var olacak olan) budur. Bu ve benzeri ayetlerden anlaşılan, “ed-din” yani İslam tüm varlıkların tabi olduğu kanunlar bütünüdür. Canlı cansız tüm varlıkları kapsayan kainat bu kanunlara tabidir. Bu manada tüm varlıklar islamdır. “Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yere: "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. Onlar: "İsteyerek geldik" dediler.” (Fussilet/11)
Onlar, Allah’ın dininden başka din mi arıyorlar? Hâlbuki isteyerek veya istemeyerek her şey Allah’a teslim olmuştur ve her şey O’na dönecektir. (Al-i İmran/83)
Kozmik sistemi söz konusu eden ayetlere baktığımızda İslam tüm varlıkların tabi olduğu kanunlar sisteminin adı olduğunu anlarız. Doğal olarak bu sisteme insanda tabidir. İnsan bu sisteme gayrı iradi teslim olma yönünden diğer varlıklarla ortaktır. (yeme içme, uyuma ölüme mahkum olma vs.) Ancak iradi teslim olma yönünden diğer varlıklardan ayrılır. “Mü’min kişi kalbiyle ve kalıbıyla Allah’a teslim olandır, kafir de istemeyerek Allah’a teslimiyet gösterir.” (İbn-i Kesir)
Bundan dolayı varlıklar içerisinde dinin iradi kısmı sadece insan içindir. Çünkü insan yeryüzüne halife olma şerefine nail olarak yaratılmıştır. İnsanı diğer varlıklardan üstün, mükerrem varlık ve vahye muhatap yapan da bu özelliğidir. Hac Suresinin son ayetinde konu en güzel şekilde özetlenir. “Allah yolunda, hakkını vererek cihad ediniz! Sizi O seçti. Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; ceddiniz İbrâhim'in dininde de böyleydi. Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için böyle yaptı. Allah gerek daha önce gelmiş kitaplarda, gerekse Kur'ân'da, size Müslümanlar adını verdi. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah'a sımsıkı sarılınız! O, sizin dostunuzdur. Ne güzel dosttur, ne güzel yardımcıdır!” (Hac\78)
Din dersleri kitaplarında Kur’ana taban tabana zıt bilgiler verilmiş, zamanla bu yanlışlar, doğru gibi algılanarak pek çok kaynakta bu şekilde ele alınmıştır. Daha küçük yaşlarda yanlış bilgilerin tekrarı ile Kur’ani bilgiden uzaklaşmış olduk. Mesela dinler, ilahi ve beşeri yada hak ve batıl diye ayrılırken ilahi dinler de üçe ayrılır. Bu, bireyin zihninde Allah’ın üç farklı din indirdiği algısı oluşturmuştur. İslamın, sonradan vaz edilmiş kurallar olduğu gibi bir algı, çarpık bakış açısına sebep olmuştur. Bu durum basit gibi görünse de aslında tevhidi bakış açısını temelden sarsar. Kayyum olan islamın, sonradan konmuş basit bir din gibi anlaşılması islam dinine olan güven konusunda da sorun oluşturmuştur. Temel olan bu Kur’ani bilgi, yanlış algılanınca buna bağlı olarak iman ahlak ibadet gibi yine temel kavramlarda bundan nasibini almıştır. Mıuvahhitçe düşünme yeteneğini kaybeden Müslümanlar haliyle dini temsil etmekten gittikçe uzaklaşmış, şahsiyet sorunu yaşamaya başlamış, müslümanca yaşamak konusunda zorlanmaya başlamışlardır.
Hal böyle olunca bilgilerimizi Kur’an ve sünnet doğrultusunda yeniden ele almak ve Kur’an’ın öngördüğü şekle dönüştürme çabası en büyük mücadelemiz olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.