Fatime Kartı yazdı: Ashab-ı Kehf Kıssası Bağlamında Kıssa ile Anlatımın Özellikleri

Kur’an kıssalarının her biri hayatımızda merkezi bir yere sahiptir. Eğer Kur’an, bir hakikati kıssa şeklinde anlatacaksa bunu kısa tutar ve detaya girmez. Mesela olayın geçtiği coğrafya, tarih ve kahramanlarının isimleri belirtilmez. Bunun önemli sebeplerinden birisi de Kur’an’ın hayatımızda önem arz etmeyen şeylere yer vermemesi ve verilmek istenen asıl mesajın gölgelenmemesi hedefidir. Tersinden söyleyecek olursak eğer Kur’an bir şey anlatmışsa o bizim hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir. Kehf kıssasında bir metod öğretilmiş ve bir bakış açısı kazandırılmıştır diyebiliriz. “Sonra onları uyandırdık ki geçen sürenin iki bakış açısından hangisiyle daha iyi değerlendirildiğini gösterelim” İki hizbden (iki bakış açısı) kasıt; biri, zahir perdesinin ardındaki hakikati anlamaya çalışarak bunu hayat düsturu edinen, diğeri ise zahire takılıp kalan ve olayın iç boyutunu hesaba katmayan taklitçi zihniyet olarak algılanabilir. Fayda vermeyen iş, söz ve tartışmalarla hayatımızı heder etmeyelim diye önceliklerimiz belirlenmiştir. Bu noktadan hareketle, yüzeysel bir okumada dikkat çekmeyen, ayrıntı gibi görünen bilgilerin de aslında irdelenmesi gereken ve birçok hakikatleri barındıran ibareler olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. O yüzden müfessirler Kur’an’da kullanılan her kelime üzerinde özenle durmuş ve kullanım şeklindeki hikmetleri keşfetmeye çalışmışlardır. Hal böyle olunca Kur’an’ın üzerinde araştırmalar yapmanın hakikati pekiştireceği, özellikle de kıssa anlatımlarının değinilmeyen konularında spekülasyon yapmanın ise enerjiyi boşa harcamak olacağını söyleyebiliriz. Allah Teâlâ, bu kıssayı okuyup sayılara takılanları kınıyor, sorulan soruların faydasız konularda olmaması gerektiğini ifade etmekle yetiniyor. Amaç hikâye anlatmak değil özellikli davranış kazandırmaktır.
Kıssaların önemli bir özelliği de kıssada geçen kahramanlar ile okuyucu arasındaki benzerlikten yola çıkarak pratikte yapılması gerekenler konusunda muhatapları ikna etmek ve davalarına olan güveni pekiştirmektir. Yüce Rabb’imiz, örneklik yapma rollerini vurgulamak için peygamberlerin mü’minlik ve kulluk vasfını öne çıkarır, bazen de bir peygamberin davet fonksiyonunu, aynı duyarlılık ve etki ile samimi kulların yerine getirebileceğini Ashab-ı Kehf gibi örneklerle anlatır. Böylece insanlığın İslam’ı yaşama gayreti ve yeryüzünü imar etme görevini yerine getirmede kısacası dini yaşamada tüm insanların eşit olduğu vurgulanmış olur. Aslında hikâyede anlatılan zorba otorite Mekke’nin ileri gelen müşrikleridir. İmanları uğruna kıyama kalkanlar ise Hz. Peygamberin etrafında sayıları çok fazla olmayan ama çoğu gençlerden oluşan çekirdek kadrodur. İmanlarından vazgeçmeye zorlanan bu kadro, hikâyeyi dinledikten sonra artık ne yapacağı konusunda tereddüt geçirmez. Çünkü hikâyenin iniş gayesi çok iyi bilinmektedir. İnen her ayetin kendileriyle ilintili olduğunun farkındadırlar. Dolayısıyla kendilerini muhatap bilerek anlatılanlar doğrultusunda inşa sürecine girmişlerdi. Yapılması gerekenler bellidir, otoritenin yapabileceği zulümler kıssa üzerinden anlatılarak hakkı seçenleri nelerin beklediği ve bu uğurda yapılacaklar netleştirilir. Kıssa, tevhid-insan ilişkisini anlatarak insanın hakikati yaşamak için yaratıldığı ve bu yolda vereceği mücadele sonucunda ebedi hayatı kazanacağı öğretilir. Hakikat olmadan insanın değeri yoktur. Her şeyi terk etmek gerekse bile hakikatten vazgeçmemiz mümkün değildir. Çünkü o, varlık sebebimizdir ve onu yaşamak noktasında çözümsüzlük yoktur. Bu uğurda her şeyi terk etmek gerekebilir zira şirk dininin zulmünün sınırı yoktur ve hakkı boğmak için her çareye başvuracaktır. Lakin hakikati yaşamak ve haykırmanın önündeki engeller de mazeret teşkil etmez. Gençlerin sarayda tevhidi haykırarak şirk dininin çelişkilerini ve temelsizliğini dile getirmeleri bir direniş olduğu gibi tevhidi yaşamak amacıyla evlerini, sevdiklerini ve tüm varlıklarını terk ederek mağaraya çekilmeleri de direniştir. Mü’min, ortam ne gerektiriyorsa o şekilde direnir ama hep direnir. Ne direnişi ne de ümidi elden bırakmaz.
Söz konusu Kıssadaki tevhid mücadelesi verenlerin genç oldukları, küçük bir gruptan oluştukları, dinlerini yaşama ve anlatma hedefini hayatlarının odağına oturtmaları, mücadele yöntemleri gibi konuların anlaşılması bu mücadelenin yaşadığımız çağa taşımamız açısından önem arz etmektedir. Bugün de aynı ruhla, imanlarından aldıkları cesaretle hafeket eden gençlerin dünyayı yeniden inşa etmesi ve yeryüzünde adaleti tesis etmesi dileğiyle...

[1]Adem Akıncı, “Kur'an'daki Kıssalar ve Din Öğretimindeki Yeri”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (13) 42, 2004, 47
[1] Kehf, 18 /12
[1] Muhammed Esed, Kur'an Mesajı, II, İşaret Yayınları, İstanbul, 1999, 598
[1] Seyyid Kutub, Fi’zilal'il Kur’an, VII, Emir Yayınları, İstanbul, 1993, 401
[1] Mustafa Şentürk, “Kur’an’da Bir Pasif Direniş Öyküsü: Ashab-ı Kehf”, Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013\2, (2)3, 228

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatime Kartı Arşivi