Fatime Kartı
Büyük Hac Öğretimi 6
“Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. Çünkü insanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.”(Bakara/200)
Bu ayet, her ibadette olduğu gibi hac ibadetini de yerine getirdikten sonra etkisinin devam etmesi gerektiğine dair bir uyarı taşıyor gibidir. Allah’ı uzun süre ve en kuvvetli bir şekilde andığımız ibadet hac ibadetidir. “Sayılı günlerde Allah’ı anın...” (Bakara 203) Üstelik bu anış, tek vücut olan İslam ümmetinin, kitle halinde ve bir ağızdan olması ile de dikkat çeker. “Sonra insanların sel gibi aktığı yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin...” (Bakara/199) Dolayısı ile gerek yaşayanların gerekse şahit olanların hatıralarında ve gönüllerinde izi silinmeyecek şekilde etki bırakır. Ayetin devamında, bu kuvvetli anışa rağmen, din ile dünyayı ayırarak sadece dünyaya yönelen insanlardan bahsedilmesi insan psikolojisindeki zaafı hatırlatır gibidir. Çünkü bir süre Allah’ı anmakla rahatlayan nefis, ibadeti bitirdikten sonra dünyevileşebilmekte, dünya hayatını öne alabilmektedir. Hac ibadetini ifa ettikten sonra “İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler.” İbaresini sözlü bir ikrardan ziyade, yaşam biçimini dünyaya yönlendirmek, dünya hayatını ve dünyadaki rahatlığı, konforu öncelemek, ahiret hayatını arka plana atacak düzeyde bir yaşantıyı tercih etmek şeklinde değerlendirmek daha doğru bir okuma biçimidir. Bu tehlike bütün ibadetlerimiz için söz konusu olduğu gibi hac ibadetinde daha fazla kendini belli edebilir. Çünkü bu zor ibadeti yerine getiren nefis görevini yapmanın verdiği huzur ile rahatlar, rehavete kapılır, şeytanın ona sağ tarafından yaklaşma tehlikesi artar. İbadetlerin günlük hayattan koparıldığı ve sekülerleşmenin had safhada olduğu bu çağda hacdan döndükten kısa bir süre sonra şeytanın bu tuzağına karşı çok daha dikkatli olmak elzemdir.
Bir sonraki ayette dengeli insan portresi çizilmesi dikkat çeker. Zira aşağı yukarı bir ay boyunca kendini ibadete veren insanın ibresinin tam tersi yönde şaşırma, dünya hayatına adapte olamama olasılığı da mevcuttur. “Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.” İşte denge dini islamı benimseyenlerin dünya ve ahiret muvazenesi bu şekilde olmalıdır. Orta yolu tercih eden bu insanlar, iki dünyayı birbirinden ayırmadan, ahiretin dünyanın devamı olduğu bilinci ile, yaptıkları ibadetin dünyalarını onarmaya yönelik rolünü göz ardı etmezler. Bilirler ki hacda yaptıkları her bir menasikin dünyada bir anlamı, bir karşılığı vardır ve memleketlerine döndüklerinde, gerçek hayatla karıştıklarında yaptıkları bu ibadetlerin, Allah’ı bu kuvvetli anışlarının bundan sonraki yaşantılarında bir getirisi olacak. Ahlaklarında, şahsiyetlerinde, duruşlarında, beşeri münasebetlerinde olumlu etkisi hayatlarının sonuna kadar her geçen gün artarak devam edecek. Çünkü ibadetlerin dünyamıza katkısı, o ibadeti bitirip hayatla baş başa kaldığımızda, özellikle de insanlarla münasebetlerimizde ortaya çıkar.
Konuyu bu yönüyle özetleyen ve üzerinde uzunca tefekkür etmemizi gerektiren sevgili Peygamberimizin veciz ifadeleri ile sözü bitirelim.
"(Ey Kabe!) ne kadar hoşsun, kokun ne kadar da güzel! Şanın hürmetin ne kadar da yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki Allah nezdinde malı ile canı ile mü’minin hürmeti dokunulmazlığı, senin hürmetinden daha büyüktür." (ibni Mace, Fiten 2)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.