Yûsif Bedirxan
Yusif Bedîrxan yazdı: Kilise’den Cami’ye; Kurşunlu Camii- I
Diyarbakır, farklı medeniyetler ve güçlerin mücadelesi ve hakimiyeti altında geçirdiği yıllar boyunca oluşmuş bir şehir.
Kent güç ve iktidar mücadelesinde Doğu Roma İmparatorluğu ile Müslümanlar arasında yaşanan savaşlar, Timur, Selçuklu, Akkoyunlu vesair devletlerin yaptığı yıkıcı savaşlara sahne olmasından dolayı farklı dönemlerde yıkım ve yeniden yapılanmalar yaşamıştır.
Bu güç mücadelerine ve verdiği eserlere örnek teşkil etmesi açısından, daha önce yerinde Aziz Teodoros Kilisesi’nin olduğu Kurşunlu Cami (Bıyıklı Mehmey Paşa/ Fatih Paşa) önemli bir örnek.
Dikran Mıgund tarafından 1950’de ABD’de yayınlanmış, günümüzde ise artık bulunamaz hale gelmiş ‘Amed’in Yankıları’ adlı eserinde Dikran M. Boyacıyan, bu yapının trajik hikâyesini şöyle anlatır:
“Mıgırdiç Nakkaş, Diyarbekr’in ruhani önderi ve Aziz Teodoros Kilisesi’nin başpiskoposuydu. Kiliseyi daha da genişletmiş ve bünyesinde bir de yatılı ruhban okulu kurmuştu. Manastırın sınırları kale surlarından ‘Sıralar’ dokumahanesine kadar uzanıyor, yeni çarşıyı, at pazarını içine alarak şehrin batı surlarına ulaşıyordu. Bahçeleri, kubbeli odaları, kemerli avlularıyla ruhani önderlik binası da buradaydı.
- yüzyılın ilk çeyreğinde, Ermenistan’ın en sancılı zamanlarında Akkoyunlu ve Karakoyunlular hükmediyordu. Karakoyunlular Ermenistan’a ve İran’ın kuzeyine, Tebriz şehrini merkez aldıkları bir alana hükmederken, Akkoyunlular Ermenistan’ın güneyinde, Mezopotamya’dan Boğazlara kadar bir alanda egemenlik sağladılar. Diyarbekr de bu bölgede kalıyordu. Nakkaş döneminde Akkoyunluların başında Sultan Osman bulunuyordu. Nakkaş onunla dostluk kurarak kilisenin kubbesinin inşası için izin alabilmişti. O dönemde Hıristiyanlar iktidarın izni olmadan hiçbir şey yapamazdı. Bu şartlarda kilise kubbesinin inşası için padişah fermanı temin edebilmek, Nakkaş’ın diplomatik başarısıdır.”
Mıgırdiç Nakkaş’ın Diyarbekr’de vefat ettiği ve dönemin geleneklerine uygun olarak Aziz Teodoros Kilisesi’nde defnedildiği sanılmaktadır. Diyarbekr’in gururu sayılan Aziz Teodoros Kilisesi’nin yok oluşunu ise Ermeni tarihinin kara bir sayfası olarak niteleyen Boyacıyan, “Bir din adamı onun görkemi için yaşamı boyunca çabalar ve yapıyı bir kültür merkezine dönüştürürken, ne yazık ki bu manastır neredeyse 75 yıl sonra bir başka din adamı, yeni bir Vasag eli ile paganlara teslim edildi, Tanrı’nın kutsanmasına adanan mabedin adı da ‘Kurşunlu Camii’ne dönüştürüldü” der.
Bir ihanet hikâyesi
“1516-17 yıllarında Amed’e gelen bir Osmanlı şehzadesi, kendisine gösterilen hüsnü kabulden çok memnun kalarak şehre bir cami armağan etmek ister. Şehri dolaşıp uygun bir alan bulamayınca, İç Kale’deki Virankale burcuna çıkar, gözlerini bağladıktan sonra ucuna kırmızı bir kurdele bağladığı oku görmediği bir istikamete doğru fırlatır. Ardından da tellallar dolaştırarak oku bulanı mükâfatlandıracağını, okun düştüğü yere cami yapacağını, oranın sahibine de cömert bir istimlak bedeli vereceğini duyurur.
Bir hafta kadar sonra Aziz Teodoros Manastırı’nın bakımıyla görevli bir rahip, kırmızı kurdeleli oku kilisenin çatısında bulur. Pelerininin içinde saklayarak ertesi gün oku şehzadeye götürür. Hıristiyan bir din adamı olduğunu, ancak İslam dininin hak dini olduğuna karar verdiğini söyler.
Şehzade istimlak bedelini kime vermesi gerektiğini sorar. Rahip eğer şehzade arzu ederse ödülü kendisinin bölüştürebileceğini söyler. Bunun üzerine şehzade vaadini yerine getirerek, hazinesindeki altınları halıya dökmelerini emreder. Rahip “Yeter” diyene kadar altın dökülecektir halıya. Oluşan altın tümseğinden gözü dönen rahip nihayet “Yeter” der. Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.