Veysi Ülgen yazdı: Belki başka bir sefer kavganın haklı tarafında olurdu

Aslında o gün hastaneye kendisini rahatsız eden çarpıntıları için gitmişti. Biliyordu, evhamlı bir dönemindeydi. Hastaneleri sevmese de mesele yürek çarpıntısı olunca adımları onu hastaneye götürmüştü.

O gün dışarıda fırtınanın sesi kentin gergin sesini bastırmıştı. Bu yüzden acile girinceye kadar her şey fırtına seyrindeydi. Ama acile girince içerde ki fırtınaya yakalanıverdi.

İçerisi küçük bir mahşer alanı gibiydi. Gerçi ne zaman acile girse böyle bir kargaşayla karşılaşıyordu. Diğer devlet dairelerinde insanlar sakin sakin sıraya girip, kurallara tıpış tıpış uyarken burada sabırsızlık ve kuralsızlık tavan yapıyordu. İşte yine bağırışlar, çağırışlar, itişler, kakışlar küfürlere karışmıştı.

Nedense çarpıntısı durmuş kendisini çok iyi hissediyorken acil koridorun da bir anda kendini kızgın kalabalığın içinde buluverdi. Önce çoğu kez yaptığı gibi kaçmayı düşündü.  Ama itiş kakışlar içinde arkadaşı berber Selamettin’İ fark etmesiyle her şey değişti. Selamettin kavganın içindeydi.  Büyük kafalı birinin Selamettin’e vurmasıyla mesele için daha karmaşık hale geldi.

Aslında araya girebilecek pozisyondaydı. Ama Selamettin arkadaşıydı. Ve zor durumdaydı. Sonuçta bir arkadaşı kavga içindeydi. Ve öğretilmiş davranışı arkadaşını bu durumda şartsız desteklemekti.

Ne kavga nedenlerini merak etmiş ne de araya girmişti. Gözü kara bir halde Selamettin’e vuranlara dalıvermişti.

Bir zaman sonra kendini şiddetli baş ağrısıyla yerde buluverdi. Evet, bir zaman geçtiğini biliyordu. Acil koridoru etrafındakilerle sanki dönüyordu. Çok geçmeden başında duranın polis kıyafetli birinin olduğunu anladı.

“İyi misin abi!”

Bunu acilde bir doktor ya da hemşire değil polis kıyafetli hastane güvenlik görevlisi soruyordu.

“Doktor nerede?”

“Yaralandı!”

Doktor yaralanmışsa arkadaşı berber Selamettin niye kavgadaydı. Yoksa doktor onun arkadaşı mıydı? Yoksa doktora saldıranların için de Selamettin de mi vardı?

Neler oluyordu? İnsanların iyileşmesi gerektiği yer de yaralamalı kavgalar neden çıkıyordu?

Doktora serum takma, ilaç yazdırma, rapor aldırma dayatması için mi kavga çıkmıştı? Sıra yüzünden mi kavga çıkmıştı? Yorgun ve uykusuz doktor herkese yetişemediği için mi kavga çıkmıştı?

Bu soruları kendisine karıştığı kavganın sonunda beden ağrıları içinde soruyordu. Sonuçta nedenini bilmediği bir kavganın tarafı olmuştu. Ama haklının mı haksızın mı tarafındaydı, bilmiyordu.

Sonunda iki mavi giyimli adam onu sedyeye çıkardı. Sağ kolunda korkunç acı duydu. Muhtemelen kolu kırılmıştı.

Filme götürdüklerin de başka yaralıları da fark etti. Kafasında biriken sorulara dayanamadı.

“Kavga niye çıktı?”

“Manyağa bak. Birde o bize soruyor?”

Evet, yaralı haliyle karıştığı kavganın nedenini sorması teknisyenin tepkisini çekmişti.

“Doktor ne durumda !”

“Çok şükür hayati tehlikesi yokmuş!”

“Her şey o güzellik salonu sahibi karının yüzünden oldu abi. Kendi merkezin de lazerle genç bir kızı fena yakmış. Arkadaşlar pansuman yaptı, serum taktılar. Sonra başladı kadın bağırıp çağırmaya. Yanında iki de sıpa var. Vay efendim pansumanı gereksizmiş, niye serum takmış. Güzellik salonu itibarı zedelenmiş diye bağırıp çağırırken kavga da başladı.”

Bunları muhtemelen kendisini dinleyen diğer sedyede ki adam söylüyordu. Öyle ya kavganın nedenini soran kendisiydi. Şimdi cevabını da alıyordu.

Evet, Selamettin bir berberdi ve güzellik salonlarıyla içli dışlıydı. Adamın kadının yanında sıpa dediği iki kişiden biri muhtemelen Selamettin’di.  Ve de muhtemelen kendisi Selamettin’in arkadaşı diye kavganın haksız tarafındaydı.

Her ne kadar bir anda istemeden kargaşaya dahil olsa da kavgaya karışmayabilirdi.

Ama tedavi olmak için geldiği hastanede arkadaşı için kavgaya sorgusuz sualsiz kavgaya dahil olmuş ve durumu daha da kötüleşmişti.

Yine de içinden bir ses kavgayı fazla merak etme diyordu. Ne de olsa doktorlar peşinen suçluydu ve işin içinden çıkacaklardı. Hem arkadaşına fedakarlık yapmıştı.

Filmler çekildi. Acilde muhtemelen sonra gelen diğer bir doktor sağ kolunun ve kaburgalarının kırıldığını söylüyordu. Ama ona vuranların çekip gittiği söyleniyordu.

Selamettin de ortada yoktu. Ama sorun bununla bitmiyordu. Birinin burnu kırılmıştı ve kendisi suçlanıyordu. Üstelik şahidi de vardı.

Askılı ve alçılı kolu ve ağrılı kaburgalarıyla karakola götürüldü. Durum vahimdi. Adam şikayetçi olsa tutuklanma ihtimali bile vardı. Onun karşı tarafı vurduğu şahitlerle ispatlanıyor ama kolunun kırılması faili meçhul kalıyordu. Karşı taraf onlarca kişi ve avukattan oluşuyordu. Kendisi çarpıntılarıyla karşılarında yapayalnızdı.  Ve kolunu kıranları tespit edemiyordu. Kimse lehine şahitlik yapmıyordu.

Hem adamın aldığı doktor raporu durumun ciddi olduğunu gösteriyordu. Bu nüfuzlu adamlarla anlaşmaktan başka çaresi yoktu.  Hem tutuklanmaktan daha önemlisi düşman kazanmaktan kurtulacaktı.

Zaten uğruna kavga ettiği arkadaşı dahil herkes birbiriyle barışmıştı.  Hem kolayca kavga etmişler hem de kolayca da barışmışlardı. Olan sağ koluna olmuştu. Ve onu acile götüren çarpıntıları da şiddetleniyordu. Maalesef yeniden acile gitmesi gerekiyordu.

Sırf arkadaşına destek olduğu için katıldığı haksız bir kavgadan zararla çıkmıştı. Elbette ortada arkadaşı varsa kavganın nedenini soramazdı ve sormayacaktı.

Çünkü dayanışma ve dostluk duygusunu önemsiyordu. Ve bu acil tecrübesine rağmen bu duygusunu koruyacaktı.  Bu durumda kavganın nedeni yine önemli olmayacaktı. Toplumsal öğretisi böyle diyordu.

Belki başka bir sefer kavganın haklı tarafında olurdu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysi Ülgen Arşivi