Telvin Kardeşlik Özkaya

Telvin Kardeşlik Özkaya

İlim ve Amel İlişkisi

İman ve amel birbirinden ayrı düşünülemez. Kur'an-ı Kerim'de birçok yerde "iman edenler ve salih amel işleyenler" şeklinde birlikte kullanılmıştır. İmanı olana “mü'min”, imanı olmayana “kâfir” denir. Mümin, emniyette, güvende olan, kâfir örten, gizleyen, inkâr eden, yalanlayan demektir.

Tıpkı su ve ateş gibi. Mümin su gibi akıcı, dingin ve huzur verici, kâfir, ateş gibi direngen, yakıcı, tepkisel... Mümin gerçekleri kolaylıkla kabul eder ve hakikate tutunduğu için rahat ve huzurlu olur. Kafir hakikati görmek istemediği için onunla bağını koparmış olur. Direnir, itiraz eder.

Hz. Peygamber (s.a.s)’in şu hadisteki benzetmesi de mümin ve kafirin halinin enfes bir tasviridir: “Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgâr hangi taraftan eserse onu o tarafa yatırır (fakat yıkılmaz), rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o, bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Kâfir ise sert ve dimdik selvi ağacına benzer ki Allah onu dilediği zaman (bir defada) söküp devirir.” (Buhari, Tevhid, 31.)

Peki imandan sonra salih amel olmazsa, o iman yok hükmünde midir?

İmanın peşinden salih amel gelmelidir. Çünkü iman yapısı itibariyle aktiftir, harekete geçirici bir unsurdur. Çünkü amelsiz bir ahiret düşünülemez. Amel insanın bütün yaşamını etkiler. Özellikle insanın düşüncesine etkisi derindir. Hz. Ali der ki; “Kişi inandığı gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi inanır.” Düşünmek, delil getirmek gibi akılla savunulan düşünceler, davranışa dönüşmedikçe etkili olmaz.

Örenğin sigaranın zararlarından, vücutta oluşturduğu etkilerden bahseden bir kimse sigara içerse anlattıklarına bakılmaz, yaptığına bakılır. Sözler, eylemler kadar güçlü olamaz. Düşünmek, delil getirmek değil, yapmak, düşünceyi eyleme dönüştümek önemlidir. Bu gerçeğe binaen diyebiliriz ki “inançla beraber olan ilim faydasız olabilir ama inançla beraber olan amel faydasız olamaz.” Ameller kötü olursa, iman tehlikede demektir.

Amelin te’siri kat’idir. Örneğin bir kimsenin nasıl bir müslüman olduğunu anlamak için yaşam şekline bakılır. Müslümanca davranışlar sergiliyor mu? Elinden, dilinden herkes güvende mi? Zulmediyor mu, hak hukuk gözetiyor mu, kalp kırıyor, arkadan konuşuyor mu gibi… Bu konuya dair yanlış söylenen bir söz var, “paranın ve imanın kimde olduğu bilinmez.” İkisinin de kimde olduğu bilinir, çünkü gözle görülür sonuçları bulunmaktadır. İman gizlenmesi gereken bir şey değildir. Üstelik gereği yerine getirilmeyen iman yok hükmündedir. Tıpkı “seni seviyorum, senin için dağları bile delerim” diyen bir sevgilinin “Cuma günü yağmur yağmazsa buluşuruz” demesi gibidir.

Akl-ı Selim olan herkes imanın gereği, kulluğun tezahürü olan amel-i salih işlemeye gayret etmeli, bütün hayatını Rabbinin rızasına vakfetmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Telvin Kardeşlik Özkaya Arşivi