Fettullah Celik

Fettullah Celik

Fettullah Çelik yazdı: Diyarbakırlıymış kod adı Bahtiyar

Son yazımda ölüm yıldönümüyle anmıştım Ahmet Kaya’yı…

Her şarkısını bilirim neredeyse; Şafak Türküsü, Kum Gibi, An Gelir, Adı Bahtiyar…

Ülkenin sıkıntılı bir döneminde söylediği bir söze kurban edildi.

Bin yazık, 43 yıla sığan bir hayatta her biri hit olan onlarca şarkının, bestecisi, yorumcusu bir büyük yeteneği kaybettik erken yaşta.

Bugün Bahtiyar şarkısının hikayesini işlemek istedim.

Önce sözleri:

Geçiyor önümden sirenler içinde

Ah, eller üstünde, çiçekler içinde

Dudağımda yarım bir sevdanın hüznü

Aslan gibi göğsü türküler içinde

Rastlardım avluda hep volta atarken

Cigara içerken yahut coplanırken

Rastlardım avluda hep volta atarken

Kimseyle konuşmaz, dal gibi titrerdi

Çocukça sevdiği çiçeği sularken

Diyarbakırlıymış, kod adı Bahtiyar

Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar

Geçiyor önümden gül yüzlü Bahtiyar

Yaralıyım yerde kalan sazı kadar

Beni tez saldılar, o kaldı içeride

Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde

Ne yapsa, ne etse üstüne gitmişler

Mavi gökyüzünü ona dar etmişler

Gazetede gördüm üç satır yazıyla

Uzamış sakalı, çatlamış sazıyla

Birileri ona, "Ölmedin" diyordu

Ölüm ilanında hüzünle gülüyordu

Diyarbakırlıymış, kod adı Bahtiyar

Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar

Geçiyor önümden gül yüzlü Bahtiyar

Yaralıyım yerde kalan sazı kadar

Ahmet Kya’nın ağzından hikayesi:

Hapishanede olan Ahmet Kaya, Bahtiyar isimli Diyarbakırlı bir genç ile tanışır. İşkence altında kaldıkları uzun süre boyunca gencin ağzından çıkan tek sözler ‘Adım Bahtiyar’ oluyor. Bahtiyar’ın, ondan önce salınacak Ahmet Kaya’dan tek isteği memleketteki sazını alıp kullanması oluyor. Yıllar geçiyor, Ahmet Kaya bir Diyarbakır yolculuğu sırasında genç Bahtiyar’ın bir fotoğrafını görüyor. Bahtiyar, bir ölüm ilanında karşısına çıkıyor.

Ahmet Kaya, Bahtiyar türküsünü söylemeden önce şöyle bir hikaye anlatır:"Çok uzun zaman önce İstanbul'da şubelerde kaldığım zaman bir arkadaş tanımıştım, kendisi Diyarbakırlıydı. İsmini sorduğum da isminin Bahtiyar olduğunu söylemişti bana. Günde iki sefer dörder saat arayla götürüyorlardı işkenceye, geri getiriyorlardı, hamur gibi atıyorlardı. Tek söylediği şey, "adım Bahtiyar" diyordu. Başka bir şey söylemiyordu...

Doksan yedi gün boyunca, tam doksan yedi gün boyunca gerçek adını kimse öğrenemedi ve sonra cezaevinde karşılaştık; incecik, dal gibi bir çocuktu. Bütün dileği dışarı çıktığım zaman (ondan önce çıkacağım için, çok önceleri çıkacağım için) Diyarbakır'dan gidip bağlamasını almamı ve onu kullanmamı istiyordu. Kuru soğan yetiştiriyordu bardak içinde. Yaşayan arkadaşlar vardır mutlaka içinizde; onu yeşil soğan haline dönüştürüyorduk, çiçeğimiz maalesef oydu, başka bir şey yoktu. Sonra ben dışarı çıktım, onu uzun zaman göremedim. Sonra Yozgat'a gitmiş, onu öğrendim. Bir gün çok büyük bir tesadüf, Diyarbakır'a giderken gazetede beni çok sarsan bir resimle karşılaştım; bir ölüm ilanındaydı Bahtiyar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fettullah Celik Arşivi