Fatime Kartı yazdı: Hz. Süleyman’ın Hayatı Bağlamında Şükrü Anlamak

Kur’an-ı Kerim’de anlatılan peygamber kıssalarında inananlar için birçok dersler hedeflenir. Ayrıca her bir peygamberin bir özelliği öne çıkarak bu yönü ile mü’minlere örneklik oluştururlar. Kendisine mal ve iktidar verilen hz. Süleyman ise şükrü ile ön plana çıkmaktadır. “Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana benden sonra kimseye layık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin dedi! Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi. Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı bukağılara bağlı olarak, diğerlerini de onun emrine verdik.

O’nun hayatında, mal ve iktidarın şükür için verildiği, iktidarın, karıncayı bile incitmeyecek şekilde nasıl kullanılması gerektiği örneklendirilir.

“Hani ona akşamüstü bir ayağını tırnağı üstüne dikip üçayağının üzerinde duran çalımlı ve soylu atlar sunulmuştu. Süleyman, “gerçekten ben malı, rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim” dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman, onları bana geri getirin” dedi. (atlar gelince de) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.

Hz. Süleyman’ın sözlerinde vurgulanan; Allah sevgisine ulaşmanın yolunun onun yarattığı güzelliklerin müşahede edilmesi ve takdir edilmesi ile mümkün olabileceğidir. O, peygamber olmanın yanı sıra bir hükümdardı. Dünyanın en değerli malları ve soylu cihat atlarına sahip olması onu, Allah’ı anmaktan alıkoymuyordu. Bilakis sahip olduğu bütün güzellikleri bizzat o güzellikler sebebiyle değil, rabbini hatırlattıkları, onun dinini yaymasına hizmet ettikleri, dolayısıyla ona yaklaştırdıkları için seviyordu. Dünya malına tutkunun bir zaaf olduğu; malın, insanları azdırdığı ve nefsanî arzuların tatmin edilmesinde kullanılan bir araç olduğu bilinmektedir. İnsanlar genellikle benim malımdır, ben kazandım dilediğim gibi kullanırım düşüncesine kapılarak bu malın imtihan için verildiğini, topluma hizmet etmede kullanılması gerektiğini unutmaktadırlar. Allah Teâlâ, bir insanın sahip olabileceği en muhteşem dünyalıklara sahip olduğu halde, onlara esir olmadan, bu varlıkların nasıl kullanması gerektiğini Hz. Süleyman’ın hayatında somutlaştırarak göstermiştir. Böylece rabbimiz, dünya malına bakış açımızı gözden geçirerek zihniyetimizi bu doğrultuda inşa etmemiz gerektiğini en güzel şekilde ortaya koymuştur.

“Andolsun biz Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar “hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler.” Asıl üstünlüğün mal ile değil, ilimle olduğunun veciz bir

ifadesi, zira malı yerli yerince kullanmak, mal aracılığı ile Allah’a yakınlık kesb etmek ancak hikmetle mümkündür.

“Süleyman, “ ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?” Cinlerden bir ifrit, “sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben buna güç yetirebilecek güvenilir biriyim” dedi. Kitaptan bilgisi olan biri, “ben onu gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman tahtı yanında yerleşmiş halde görünce şöyle dedi: “bu, şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse( bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir cömerttir.”

Allah Teala nimetlerin, kimin şükredici kimin nankör olduğunu açığa çıkarmak için verildiğini hz. Süleyman’ın sözlerini aktararak ifade etmektedir. Nitekim hz. Süleyman, bu büyük ve beklenmedik nimet karşısında kendi hissesine bir pay ayırmamış, otoritesinde bulunan herkesin anlayabileceği şekilde verilen nimetin veriliş gayesini açıklayarak kendisine düşen şükür vazifesini ve bu konuda örneklik görevini yerine getirmiştir. Ayrıca nimet karşısında şükretmeyip tekebbüre kapılan insanın zararının sadece kendisine olacağı şükrün menfaatin ise yine sadece şükredene döneceği gerçeğini ifade etmeyi de ihmal etmemiştir. Çünkü o rabbinin bu nimetler karşısında kendisinden şükür istediğini bilmekteydi. Allah Teâlâ’nın kastettiği şükrün ise büyük bir enerji ve şevkle çalışarak; verilen nimetleri, O’nun dinine hizmet etmede kullanmak olduğu anlaşılmaktadır. Bu nimetlerin arttırılması yönündeki çabalar, yapılacak hizmetleri arttıracağı için şükrün bir parçasıdır.

“Onlar Süleyman’a dilediği her şeyi; köşkler, heykeller, büyük havuzlara benzer çanaklar ve taşıması güç sabit kazanlar yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükrederek çalışın! Kullarımdan şükredenler pek azdır.”

Allah Teala şükrün kulun hayatındaki önemini kavratmak için yine hz. Süleyman’ın hayatından örnek vermeye devam ederek rabbinden kendisine ve yakınlarına verilmiş olan nimetlerin farkına varacak bir şuur verme talebine dikkat çeker. Bu hayat tarzı; atının üstünde, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen büyük bir orduyu sevk ve idare eden bir kumandanın içinde bulunduğu ihtişam, küçük bir karıncanın sözleri ile kalbinin rikkate gelip iç âlemine yönelmesine ve rabbiyle münacatına engel olmasına izin vermeyecek kadar ince ve dakik bir hayat tarzıdır.

“Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca : “ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi. Süleyman onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “ey rabbim beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”

Günümüzde insanlığa bahşedilen göz alıcı nimetler insanın rabbini unutmasına, kendinde bir güç vehmetmesine ve kendisini yeterli görmesine sebep olmuştur. “Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder." Sahip olduğu nimetlerle şımararak şükrü unutan ve azgınlaşan insanlığın, hiç kimseye dünyada eşi benzeri verilmeyecek, muhteşem bir medeniyet ve iktidar verilmiş olan olan hz. Süleyman’dan alacağı çok dersler vardır. Hz. Süleyman’ın hayatının bu yönü ile okunması ve incelenmesi; günümüz Müslümanlarının hâkim zihniyetin etkisinden kurtularak doğru bir bakış açısı kazanmaları, İslami kimliklerine uygun bir şahsiyet sergilemeleri ve sahip oldukları nimetleri yerli yerince kullanmaları açısından önem arz etmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatime Kartı Arşivi