Sakir Diclehan
Şakir Diclehan yazdı: Yeniden başlamak
Pandemi dolaysıyla ara vermek zorunda kaldığımız Anadolu Konferanslarına, Allah’ın izniyle yeniden başlıyoruz ve ilkine Mardin’de Bismillah diyerek bu güzel ve yararlı yolculuğa çıkmak arzu ve niyetindeyiz.
Sezai Karakoç, 1959 yılında Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü bünyesinde vergi kontrolürü olarak geldiği Mardin’de camileri ve tarihi yerleri gezdikten sonra, Manastırı da ziyaret eder. Karakoç, konuyla ilgili olarak şunları yazar: “Bir de manastırda ziyaretçilere çıkarılan bir defter vardı. Celâl Bayar (1950-1960 yılları arasında Demokrat Parti döneminin Cumhurbaşkanı), iki sayfasını kaplayan bir imza atmıştı deftere. Ben de, tarihin eski mabetlerinden olan bu tapınak hakkındaki izlenimlerimi yazdım. Sözümü de “Hakikatte birleşme” temennisiyle bitirdim.
Altmış yıl önce Karakoç’un “Hakikatte birleşme” temennisine rağmen bugün hem İslam ülkeleri ve hem de Türkiye’de halklar, bir türlü birleşemiyorlar.
“Ey İslam ülkeleri
Birlik sizin ana ilkeniz iken
Paramparça oldunuz
Niçin ve neden
Her gün biriniz bir ziyafet konusu
Kurda kuşa
Kalanlarınız da giriyor sıraya
Kurban edilme nöbetini”
Sadece İslam ülkeleri mi? Hayır, Türkiye’de politika, insanların gözlerini ve gönüllerini o derece tahrip etmiştir ki, partisinden olmayan kardeşini hain ilan ediyor. Yerli ve milli olmamakla suçluyor. İşte fert fert ve toplum olarak üstümüze düşen en önemli görev, yeni ve idealist bir gençlik yetiştirmek olmalıdır. Bir bakıma zorunludur da bu durum. Anadolu’da bozulmamış ve tertemiz kalmış bir gençlik… İsyan ve günah alevlerini söndürmek üzere Allah’ın buyruğuyla yükselen sular, her tarafa ulaşacak ve yangını söndürmek kolay olmasa da inşallah bunu gerçekleştirmiş olacağız.
İnsanlığı yeni baştan diriltme deneme ve atılımı olan uygarlıkların oluş alın yazılarında bir ilk olgunlaşma ve tekâmül, sonra beklenmedik zamanda birden bire ölmeye yüz tutma sınavlarına tabi olma halinden sonraki aşama aşama tekrar diriliş ve Allah’ın kudret kalemiyle yazılmış olan günlerini yaşama doğrultusunda ilerleyiş çizgileri beliriverir.
Ortadoğu ülkeleri, özellikle ülkemizi bu durumdadır ne yazık ki... İnsanımız yine de özünde ayağa kalkacak İlahi bir cevheri taşımaktadır. Bunu da ancak yeni bir nesille ve gençlikle oluşturabilir ve ayağa kaldırabiliriz.
Mardin, bizim ilk durağımız olacaktır. Mardin, bir dağın sırtında, üst üste yapılmış taş evleriyle arkaik görünümlü, tarihî bir şehirdir. Yani, Süryani Kadim Katolik kiliseleriyle zaman zaman çalınan çanlarıyla bu arkaikliği bir kat daha artırmaktadır.
Karakoç’un Mardin’le ilgili çok güzel anıları ve tespitleri vardır. Mardin’in tarihi bir şehir olması ve manevi havasının insan ruhu üzerindeki etkisi nedeniyle bu kentten sitayişle bahsedecektir sonraki zamanlarda...
“Mardin’de kaleyi andıran iç içe ve üst üste evleri
Ve kalesinde Hızır makamı
Ve her kim Mardin kalesini bir kez görmüşse
Yedi kere görecektir demektir”
Kale deyip geçmemek gerekir. Orduların, baskınların, talanların çağıldadığı koca bir çağın kurtarıcı duvarıdır kale… Tekniğin ilkelliği ve araçların cılızlığı, üretimin cüceliği, bu görkemli simge karşısında yenilgiyi kabul eder daima…
Biz de hakikat yolunu arayarak, yaşayarak, yaşatarak, onun çilesini çekerek, teker teker ve toplu olarak uygarlık dirilişimizin insanları olmaya layık bir gençlik hedeflemeliyiz. Yeni bir insan, idealist ve inançlı bir gençlik, bu çileyi çekerek ve ondan sonra insanlığın umutsuzluk ufkuna, bir fecir gibi ağarak kavuşacak olan bir gençlik...
Pakistanlı Muhammed İkbal’ın davet ve tavsiyesiyle: “Gel bu dünyayı yeniden gülistan yap. Eski dünyayı tekrar gençleştir."
Bugünkü konferansımda birçok şeyi söyledim ancak gençlerle olan sohbetimde sözlerimi şu dizelerle sonuçlandırdım.
“Emme hiçliğin ve faniliğin zehirli memesini
Darma dağın et hatıralar hatırasını bile
Acıkmayı ve susmayı öğren yeniden.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.