Hukuk sistemi cellatlara hangi cezayı uygun görecek?

Ceza hukukunda suç olarak tanımlanan eylemler sonucunda söz konusu eylemleri gerçekleştirdiklerine kanaat getirilen kimselere çeşitli yaptırımların uygulanması öngörülmüştür. Bu yaptırımlar ile kanunilik ilkesi gereği kanunda önceden belirtilmiş suç teşkil eden eylemlerin işlenmemesi amaçlanmaktadır. Bu amaç, toplumsal düzenin ve toplumu oluşturan bireylerin hak ve menfaatlerinin korunmasına hizmet eder.

Her ne kadar yaptırımlar yoluyla caydırıcılık hedeflense de bu her zaman mümkün olmamakta ve suçlar yine de işlenebilmektedir. Doktrindeki tartışmalarda da kendisine oldukça geniş yer bulan, üzerinde fazlaca tartışılan cezaların caydırıcılığı konusunun kimi durumlar da tamamen etkisini yitirdiği açık bir şekilde ortadadır.

Ceza hukukunda soruşturma şüphe üzerine fiilin gerçekleştiğini destekler nitelikte olgu ve iddiaların varlığıyla başlar, sonra belirli şartların mevcut olduğuna kanaat getirilmesi halinde yargılama evresine geçilir. Bu durumdan ötürü soruşturma evresinde suçu işlediğine dair çeşitli emareler bulunan kişiye şüpheli, kovuşturma evresinde ise sanık denir.

Bir kimse hakkında hüküm verilmedikçe hatta kanun yolları tüketilip, hüküm kesinleşmedikçe masumiyet karinesi gereğince kişi suçlu olarak nitelendirilemez.

Kaldı ki hükmün verilmiş olması halinde bile yine de kişilerin suçsuz olabileceği ihtimali bulunmaktadır.

Mevcut hiçbir sistem kişilerin zihnini okuyamaz. Ayrıca deliller ne kadar açık olsa bile yargıçların yanılma payı her zaman ihtimaller arasındadır.

Hukuk sistemi; bir konuda hüküm düzenlerken her zaman birden fazla durumu gözetir ve değerlendirir. Bundan dolayı sırf cezaların caydırıcılığı olsun diye suçların ağır yaptırımlara bağlanması başkaca hukuki ve toplumsal sorunlara,hak ihlallerine yol açmamalıdır.

İdam cezasının her ne kadar caydırıcı olabileceği düşünülse de idam cezası kendi içinde oldukça ciddi hukuki sorunları barındırmaktadır.

Öncelikle idam cezasının getirilmesi halinde uygulamada nasıl olacağı hususunda büyük bir belirsizlik ve büyük bir risk bulunmaktadır. İnsanların vicdanında her ne kadar özellikle kimi suçlar için derin bir üzüntü oluşsa da uygulama da gücü elinde bulunduranların bu idam meselesini keyfiyete dönüştürmeyeceğinin garantisini kimse veremez.

Bundan daha önemli olan bir diğer risk ise hakkında hüküm verilen kişilerin masum olma ihtimallerinin varlığıdır. Şuan mevcut olan sistemlerdeki özgürlüğü bağlayıcı cezalar da olası bir yanılma durumunda telafisi güç cezalardır. Ancak hukuk sistemleri böyle bir durumda her ne kadar özgürlüğün gasp edilmesinin yerini tutmasa da en azından yapılan hatalardan veya yanılmalardan dolayı kişilere tazminat verilmesi kurumunu işletmektedir.

İdam cezasının telafisi ve geri dönüşü olmayan bir yaptırım olması nedeniyle ortaya çıkaracağı sorunlar ve hak ihlalleri gibi sonuçların daha ağır mağduriyetler doğuracağı oldukça açıktır. Getirilen kanunların amaçlarından biri caydırıcılık olsa da bundan daha önemli olan şey suç işlenmesini önleyecek toplumsal eğitim ve kültürdür.

İdam cezası; açacağı ciddi ve telafisi mümkün olmayan risklerden dolayı hiçbir zaman uygulanmamalıdır.

Suçlu olduğu sanılan bir insanın idam edildiğini ve sonradan masum olduğunun anlaşıldığını düşünelim bu nokta da idam cezası getirilmeli diyenlere şu üç soruyu sormak isterim:

Suçu olmadığı halde idam edilen kişinin yaşam hakkı kendisine iade edilebilecek midir?

Kişiyi darağacına götüren şüphenin sebep olduğu hak ihlalini kim nasıl telafi edecektir?

Masum bir insanı dar ağacına çıkaran yargıçların vicdanı, cellatlara hangi cezayı uygun görecektir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi