Veysi Ülgen yazdı | Barışabilme ihtimali de güzeldi

Dün normalin üzerinde seyreden sıcak hava, akşamüstü ani bir gök gürültüsüyle, birden soğuyuvermişti. Bu ani değişikliğin elbette doğaya nahoş yansımaları olacaktı.

Sıcak havayla tomurcuklanan, envai renkte çiçek açan, çağlaya dönüşen dallar, birden başlayan fırtınayla nasıl baş edecekti.

Ve sonuçta umut edilmeyen, istenmeyen, ama gerçekte beklenen oluverdi. Ertesi gün o beyaz, mor, pembe çiçeklerle bezenmiş dallar kupkuruydu. Meyvesini ve yapraklarını kaybeden ağaçlar hüzünle doğayı seyrediyordu.

Demek ki bahar, yaz ve kış dallar için böyle kuru geçecekti. Ağaçlar için umut artık gelecek bahara bakıyordu.

İnsan hayatı da doğa gibi ani olaylarla sarsılıyordu. Birden alınan bir kötü haber yürek atışını durdurabilirdi. Eski filmlerde kötü haber alan genç adamın saçlarının birden beyazlaşması sinema diliyle bu şokun anlatılmasıydı.

Dün akşamüstü kara bulutlar, fırtına ve yağış ortasında telefonuna gelen bir mesajla sarsılmıştı.

“Merhaba. Nasılsınız?”

Ona merhaba diyen, onu bir zaman önce dışarıdaki fırtına gibi sarsan, kalbini kıran, duygularını ezen, şiirlerini çalan, onu yok etmeye çalışan biriydi.

İki yıldır hiç konuşmamışlardı. Aralarında derinden bir soğuk savaş sürüyordu. Her fırsatta ondan bir kılıç darbesi alırken, telefondan bir mesaj alıyordu.

Neden şimdi arıyordu?

Ne gibi bir çıkarı olabilirdi?

Barışmak mı istiyordu?

Önce cevap vermedi. Uzun uzun düşündü. En yakın arkadaşlarıyla dertleşti. Arkadaşlarından biri,

“Belki seninle barışmak istiyor. Bence ona yazmalısın. Sonra yüz yüze görüşmelisin. Belki seninle yeni bir sayfa açmak istiyordur. “ diyordu

“Benden özür dileyecek mi?”

“Hemen dilemeyebilir. Belki hiç dilemeyebilir. Barışmak için bunu şart koşma!”

“Ya aynı saldırıya yine maruz kalsam. Yine aynı şeyleri yaşasam.”

“Ya da yaşamazsan. Belki uygun zamanda özür dileyecek. Sen iyi tarafına yoğunlaş…”

Başka bir arkadaşı ise, “Sakın cevap verme. Sana karşı yaptıklarını unutma. Yine aynısını yapacaktır. Sen bir daha toparlanamazsın!” diyordu.

Üçüncü arkadaşı da, “Bence onunla görüş ve sadece intikamını almayı düşün.”

Konuştuğu üç arkadaşı belki içindeki üç kişinin sesiydi.

“İyiyim teşekkürler. Siz nasılsınız.” diye yazarak yeni bir sürece şans vermiş oldu.

Bir kaç gün sonra bir parkta görüşmek için randevulaştı. Yalnız değildi. Gözlerinin katılmadığı bir gülümsemeyle baktı. Havadan sudan konuştuktan sonra, “İş arıyorum. Çalıştığın yerde bana uygun bir iş var. Bana yardımcı olabilir misin?” dedi.

Düşünmeden patronu aradı. Rica etti. Onun adına randevu aldı. Beklenen oldu. İşe alımı kabul edilmişti.

Bir kaç gün sonra işyerinde karşılaştı. Onunla yeni bir süreç başlatmak istiyordu. Nasılsa görüşmüşlerdi. Konuşmuşlardı. Duygularını kontrol etmeyi başarmıştı. Zaten bir arkadaşı olduğunu söylemişti. İş konusunda yardımcı olmuştu. Her şey normal görünüyordu. Gülerek, “İşe başlamışsın. Hayırlı olsun. ”dedi.

“Sağ ol!”

Kısa ve soğuk bir cevaptı. Yüzüne bakmadan konuşmuştu. Bu karşılaşma aslında ne olacağını anlatıyordu.

Yine de bir kaç gün odasından geçerken selam vermeyi ihmal etmedi.

Çünkü aralarında gerginliğe neden olacak bir durum yok görünüyordu. İkinci haftaya girilmişken ondan,

“İşyerinde samimi olmamız beni rahatsız ediyor. Lütfen bana selam vermeyin. Sizinle görüşmek istemiyorum. Size karşı güvensizliğim devam ediyor.”

Kendisini Mart fırtınasıyla tomurcuklarını kaybeden ağaç gibi hissediyordu. Belki o da ağaçlar gibi başka bir baharı bekleyecekti. Bu iki hafta içinde değişen tek şey onun iş arkadaşı olması ve çatışma sahasının daralmasıydı. Bu defa mevzisini burnunun dibine kazmıştı. İşi gerçekten çok zordu. Bu defa savaşı kaybedecekti. Eskiden hiç olmasa ondan uzaktı. Kendini dağa iyi koruyabiliyordu.

En doğrusu işten istifa etmesiydi. Ve eski konumuna geri dönmesiydi. Öyle de yaptı. Eski durumuna eskisinden daha dezavantajlı olarak döndü.

Görüşmüşlerdi. Ama bu görüşme ve ilişkilenme bir barışa evrilmemişti.

Çünkü kendisini tanımamıştı.

Çünkü saygı görmemişti.

Çünkü özür dilememişti.

Çünkü çıkar yaklaşımı öne çıkmıştı.

Yine de onunla barışmaya şans verdiği için pişman değildi. Barışabilme ihtimali de güzeldi.

Artık başka bir baharı beklemeden yaşamını yeşermeye çabalamalıydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysi Ülgen Arşivi