Telvin Kardeşlik Özkaya
Telvin Kardeşlik Özkaya yazdı: Her Nefis Ölümü Tadacaktır
Zamana müessir her varlığın bir gün zamanı dolacaktır. İster buna toprak oldu diyelim, ister reenkarnasyona inananlar gibi başka bir cisimde tekrar dünyaya gelecek diyelim, ister ruhun ebediyete gittiğine asıl yurduna vardığına inanalım bütün inançların ötesinde herkesin ortak hissi ölümün acı veriyor olduğudur.
Peki ölüm korkulacak bir durum mudur? Ahirete inanan için değildir, çünkü dünyadaki hayatı zaten öldükten sonra gideceği yere hazırlıkla geçmiştir. Bu dünyadan da nasibini alarak Allah’ın çizdiği helal haram çizgisinde daha güzel bir hayata hazırlanmıştır. Ama hayatı sadece bu dünyadan ibaret görmek ölüm karşısında beton bir duvara çarpmak gibidir. Vereceği acı, yaşatacağı yıkım, hissettireceği karanlık teselli edilemez bir acıdır. Dakikalar öncesine kadar konuşan, hareket eden, acıkan, susayan, gülen, düşünen bir varlık bir anda sopsoğuk bir cesede dönüvermiştir.
Dünyanın esrarı sadece gördüklerimizden ibaret değildir. Nice saklı defineler ancak taliplisine nasib olmaktadır. Görünen alem için var edilen gözlerimiz maddi alemle sınırlıdır, perde ardındakileri görmek için kalp gözünün açılması gerekir. “Haydi buna talip oldum hakikatleri göreyim” diyerek güzellikler elde edilemez. Tasavvuf erbabınca şöyle tarif edilmiştir: “Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır.” Hz. Mevlana’nın dediği gibi “Ne arıyorsan sen osun.” İnsanın hikmet yolculuğuna değer katan şey seçtiği hedefidir. Kendini, var oluş sebebini, hayatının sonunda varacağı yeri, hayatının amacını bilmek Rabbini tanımasına yol olur.
Hatırlamamız gereken bir başka husus da insanın zalim, cahil ve unutkan olduğudur. “Lezzetleri yok eden ölümü çokça hatırlayınız.” (Tirmizi, Zühd,4) hadisi insanın unutkanlığına ve dünyevi lezzetlerin insanı asıl amacından saptıracağına işarettir. Ölümün dünya hayatındaki acı tadı, içinde bulunulan nimetlerin tadını kaçıracağına işaret olduğu kadar unutkanlığın da aynı zamanda ölümün acı veren karanlığına da bir ilaç olduğunu göstermektedir. Dermanın derdin içinde saklı olması gibidir adeta.
Ölüm inanan bir kimse için yeniden doğuştur. İnanmayan için korkunç bir azaptır. Ölmeden önce ölme sırrıyla, imanın aydınlığında, huzurla yaşayan bir kalp diliyoruz Rabbimizden, psikolojik buhranlardan, kaybolmuşluktan, nefsin ve şeytanın vesveselerinden Allah’a sığınıyoruz.
Ölümden sonraki hayatı inkar, maddi boyutuyla nefsini besleyen ve arzularını bu dünyada sınır tanımadan yaşamak isteyenler için kolay bir kaçış gibi görünse de ruhu ve manevi alemi açısından insanı kör kuyulara düşürür. Ruh asla maddi zevklerle tatmin olmaz, onu huzura erdiren “Rabbini Anmasıdır.”(Ra’d Suresi 28.) Varoluş amacı o zaman anlam kazanmaktadır. Rabbini tanıyan ve varlığının sırrına eren kişi şairin dediği gibi hisseder:
Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.