Mesut Çokur
Mesut Çokur yazdı: Mesleki De-formasyon
SABAHIN IŞIĞI¹ tüm cümbüşünü yavaş yavaş UFUKTAKİ AYDINLIĞA² emanet ediyordu. Yılın DOKUZUNCU AYI³ çetin geçeceğe benziyordu. PES ETMEYEN⁴ insanlar artık çok uzakta gibiydi. Ne gülen çocuklar vardı ne de SÜSLÜ⁵ ZARİF KIZLAR⁶. Rızıkları için beş vakit elini göğe doğru uzatan yaşlı adamlar, kirlenmekten korkmayan çocuklar ve AY GİBİ PARLAK YÜZLÜ KADINLAR⁷. Hep aynıydı dualar. Mandıra sahiplerine karşı ezilmesin SÜT SAĞAN KADINLAR⁸. Neden hep üç verip beş alırlar? Adalet bunun neresinde var? Taşlar kendi arasında sınıf kavgası mı yaşadı? Birine ÇAKIL TAŞI⁹ diğerine DEĞERLİ TA޹⁰ demeye ne gerek var? Çakıl taşı fazlaca almamış ise ateşten nasibini ne suçu var? Yanarak değerli olunsaydı gerdana dizilmez miydi madende çalışanlar? Ya ekmek parası için varlıkları fazlaca düşünülmemiş insancıkların gereksiz sesini işiten nadide kulaklar? Ne kuş uçardı ne kervan geçerdi artık bu topraklardan. Nihayet SEVİNDİREN HABERİN¹¹ DAVETݹ² hasıl olmuştu. Umutsuzluğun kol gezdiği tam da o anlarda güleç bir adam belirdi kapıda. Bir elinde defter bir elinde kalem. O güldüğü zaman bitiyordu dert ve elem. Gülüşü değil yüzüne gülenler özeldi. Bunu bilerek geceleri sabah etti. Ne makina sesi ne müziğin namesi. Hepsi birer eşlikçi gibiydi. İnsan bu dünyada sadece gülmeliydi. Tebessüm sadaka ise bu ekip artık cenneti garantilemişti. Karlı dağlar aşılmaz değildi artık. KARDELEN¹³ açıyordu her yer. ÇOCUĞUNU SÜTTEN KESEN ANNELERİN¹⁴ maşallahı eksik etmedikleri SAĞLIKLI DOĞAN¹⁵ çocukları ÇİÇEK DESTESݹ⁶ armağan ediyordu yüreklere YERLEŞEN¹⁷ umutlara. Bu kez DOĞAN GÜNE޹⁸ batacak gibi değildi. KURUYUP DÖKÜLEN AĞAÇ YAPRAKLARI¹⁹ hüznü değil neşeyi resmediyor dense hafif kalırdı. Çünkü, yeni yaprakların habercisiydi dökülenler. Kardelen çiçeğine veda papatyalara merhaba vaktidiydi. KIŞTAN YAZA GEÇERKEN²⁰ el ediyordu GÜL GİBİ TEMİZ²¹ GÖĞÜN AYDINLIĞI²². İKTİDAR SAHİPLERݲ³ artık saf yüreklerdi. İyilerden seçilecekti ŞEHRİN BÜYÜKLERݲ⁴. İnsaflı olunmasını İSTEYECEKTݲ⁵ halktan taht sahibi KRALİÇE²⁶ ve majesteleri. En güzel şiirler henüz yazılmamış olanlardır diyordu İSİMLERݲ⁷ bilinmeyen FİKİR SAHİBݲ⁸ beyinler. ÖVÜLMEYE LAYIK²⁹ olan duygular henüz yaşanmamış olanlardır diye de ekliyordu. UYKUSUZLUK³⁰ sabah ezanına kadar olmalıydı. Ölçülü ve KARARINDA³¹. HÜKÜMDAR SOYUNDAN GELEN³² olmaksa mesele hüküm Allah'ın hükümdar Allah. GERÇEK³³ bu kadar aşikar iken KURTARICININ³⁴ adıyla Bismillah. HAYAT DOLU³⁵ ve MUTLU³⁶ olmak bu kadar kolay iken kim zorlaştırıyor acaba? Unutma! Sevgi kine insan kendine YABANCIDIR³⁷. Yanmanın değil kavrulmanın da olduğu olgunluğun DÖRDÜNCܳ⁸ evresinde, YANAKTAKİ ÇUKURUN³⁹ nice cana mekan olduğu o yerde, en parlak TAKIM YILDIZLARININ⁴⁰ tepede asılı olduğu o AYDINLIK⁴¹ o makbul gecede, sevgiliye kavuşma isteğiyle yanıp tutuşan göğüs kafesinde, son isteği "ölmeden evvel bir kez daha görmeyim" denen ÖZLEYİŞLERİN⁴² mahallinde ve yeryüzünde SON AÇAN GÜLÜN⁴³ kırılgan kalplerde açması DİLEĞİYLE⁴⁴.
REMZİYE¹, SİNEM², RAMAZAN³, YILMAZ⁴, ZEYNAL⁵, ELİF⁶, AYGÜL⁷, BERİVAN⁸, MERVE⁹, YEŞİM¹⁰, MÜJDE¹¹, HİVDA¹², BERFİN¹³, FATMA¹⁴, ERDOĞAN¹⁵, DEMET¹⁶, MEDİNE¹⁷, ROHAT¹⁸, HAZAL¹⁹, BAHAR²⁰, NURDAGÜL²¹, SEMANUR²², SULTAN²³, ŞEHRİBAN²⁴, ARZU²⁵, MELİKE²⁶, ESMA²⁷, FİKRİYE²⁸, AHMET²⁹, SEHER³⁰, YETER³¹, ŞEYHMUS³², ASLI³³, MUSA³⁴, YAŞAR³⁵, MESUT³⁶, GURBET³⁷, RABİA³⁸, GAMZE³⁹, PERVİN⁴⁰, GÜLNUR⁴¹, HASRET⁴², SONGÜL⁴³ ve MURAT⁴⁴
Elbet bir gün buluşacağız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.