Mesut Çokur
Mesut Çokur yazdı: Bir ay kaç gündür ve maaş nedir?
Bir gün yirmi dört saat, o belli gibi. Hafta yedi gün. Kökeni Fars dilinde yedi anlamına geldiği için kaçarı yok. Yıl dört mevsimden oluşur, tabiat yalan söylemez. Yıl üç yüz altmış beş gün, on iki ay ve elli iki hafta. Bir kavramı atladık zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde işveren, sendika ve hükümet arasındaki aşk üçgeninden dolayı ay kavramı ve ayın kaç günden oluştuğu gönül yayları gibi esnek ve gevşektir. Özel sektörde işveren sigorta zorunluluğundan ötürü mesai ücretlerini aybaşı denen ve otuz günü geçmeyen periyotlar halinde aylık adı altında ödeme yükümlülüğünü yerine getirmelidir fakat, unutulmamalıdır ki burası Türkiye'dir. Basma kalıplara alet edilmiş bir cenderedir. Olay ne olursa olsun "bir kereden ne olacak ki, eleman idare etsin"lerin ülkesi, "sıkıntı yok, elemanın da ücretini geç almaya gönlü vardı"ların başkentidir. Özel sektörde ay kavramı eleman vay deyip el aman etmedikçe yaklaşık kırk beş gündür ve bu gün sayısı ilelebet istismara açıktır. Tam da o an patron personel kanadıyla kimlik sorunu yaşar ve yüzlerce Hulusi Kentmen belirir patronun gözlerinde. Onun rolü hiç değişmez hep aynı kalır. Erol Taş üstüne yapışmıştır. Bazen de yüzlerce psikolog bir danışana tabii olur. Danışan ödemeleri düzgün alamamıştır ve anlayış beklemektedir. Onaylandıktan sonra milyonluk arabasına binip olay mahallinden uzaklaşır. Arabasının değeriyle yarışan evine girip ortopedik yatağına uzanır. Haksız da değil, ne yapsın adam? Devlet büyüklerinin hastalığına yakalanmış. Onu da kandırmışlar. Neyse.! Şimdi tüm bu gelişmelerin toplumsal normlarını ele alıp halkın çoğunluğunun yapacağı gibi dini yönden sağlamasına bakalım. Küçükken 'Hak Allah'ın adıdır" düsturuyla büyüyen çocuklar, Allah'ın kelamını dilinden düşürmeyen siyasileri tüm yaşananlardan sorumlu tutup haksızlık yaptığını düşünmeyecekler mi? Haksızlık tabiri hak tabiriyle ters düştüğü için siyasileri din tüccarlığı yapmakla ve hatta dinsizlikle suçlamayacaklar mı? Çoğu zaman parası dışında hiçbir şeyi olmayan işverenlerin ilkokulda söylenilen "elektrik ya da su gittiği için ders çalışamadım" misali zırvalarını dinlemekten alın teri üstadı emekçiler çok yoruldu. Üstelik istedikleri devlet nişanı falan da değil. Nişanın kimlere gittiği her halinden belli. İstedikleri ömürlerinden verdikleri saatlerin karşılığı. Ey doymak bilmeyen, insanlık ayıbı, umut taciri ve para babası kodamanlar.! Sadaka, fitre ya da zekât değil verdikleriniz. Onlar olmazsa saydığım dini vecibelere muhtaç kalacak olan sizsiniz. Para, şerefli insanların elinin kiridir. Onlara kapı açacak olan yılmak bilmeyen azimleri ve alın teridir. Bunu da sadece şerefli insanlar bilir. Onuruyla çalışıp yaşayan yediden yetmişe her yüreğe selam olsun. Peygamberin "işçinin hakkını teri kurumadan teslim ediniz" dediği ümmetin şerefli çocuklarına selam olsun. Selam olsun alçak düzenin dürüst çarklarına... mesutcokurr@gmailcom
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.