bir portrenin hüznüydü
duvarda ki meçhul siluet
kimdir diye sordu
zulme durgun duvarlara
bir devrimci
bir baba
bir barış elçisi
diye seslendi
zulme yorgun duvarlar
bir tahir elçi tanırdı
ki sevdiği kenti
korumaya giderken
naklen vurulan
bir barış kavgacısı
bir sakin serüvenci
ve merhametli bir avukat
bir de ben tanırdım
yirmisinde hapisteyken
gözleriyle sitem demişti
ve sonra ne zaman
bir barış annesiyle
karşılaşsam
o sitemi okurdum
adalet diyen gözlerinde
tahir elçi bilirdi
ben bilirdim
belki herkes bilirdi
diyarbakır zindanlarında
yanmış ayaklarıyla
basarken keskin betona
kavgaydı çıplak bedeni
sitemdi sözleri
kaçamaktı gülüşleri
şiirli ve türkülüydü
hapishane duvarına
çizilen efsuni silüeti
sonra zindan anıları
ve aldatılmışlık
ve adaletsizlik
ille de hafızasızlık
derken yüreği durdu
oysa gülüyordu hala
sitemi bana
adaleti yarına
tahir’e bırakırken
bir daha
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.