Şakir Diclehan yazdı: Hüseyin Emin Öztürk de geçti bu dünyadan…

Zalimlere "Dur!" diyen ele kurban olayım.

Bir tek Hakk'ı haykıran dile kurban olayım.

Rayihası yayılmış yedi katlı semaya,

Ahir zamanda açan güle kurban olayım."

(Hüseyin Emin Öztürk)

"Her nefis ölümü tadacaktır" kesin Tanrı buyruğu uyarınca toprağa teslim etmek zorunda kaldığımız gönül dostu, halim-selim huylu, ahlak sahibi ve aksiyoner insan Hüseyin Emin Öztürk ile 3 yıl önce TDED'nin Eyüp Sultan'daki genel merkezinde konferans vermek üzere beni çağırdığında tanışmıştım. Konuşmak için salonda dinleyicilere ayakta takdim etmişti beni... Masa başındaki o sunumunun tatlılığı-şairliğinin de verdiği bir güçle- kulaklarımızda tatlı bir nağme gibi uğuldamıştı o zaman...

Ölümü, bazen sırtımızda taşırız, bazen koynumuzda. Bazen de en sevdiğimiz bir kimseye aniden gelir ölüm... O, her zaman ve her yerde, bilip bilemediğimiz her zeminde karşımıza çıkabilir... Tanrı, Kur’an ayetleriyle bu akıbeti bizlere haber vermiştir. Her an karşı karşıya kalabileceğimiz gerçeğiyle ve beklenmedik sonuçlarıyla...

İman, güzel ahlâk, iyi işler ve hâlis niyetle Allah'a varacağı güne hazırlıklı olmanın gayreti içinde olanların korkacağı bir durum değildir elbette... Dünya işlerini yürütürken, dengeli, ölçülü ve hırsa kapılmadan, ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar bir hayat için çalışanlar, hemen terk-i dünya edebilecekleri hakikatinin bilinciyle kendilerini ebedi âleme taşıyacak hayırlı işlere, güzelliklere ve ibadetlere ağırlık vermenin doyumsuz hazzını yaşarlar...

Güler yüzü, yumuşak huyu, zarafeti, tatlı dili, güzel huyu ve iyi işleriyle Hüseyin Emin Öztürk de göçtü gitti bu dünyadan.

Kendisi, eserleri, şiirleri, sözleri ve jestiyle bir bütün olarak düşünülmesi gerekli bir şahsiyetti. Bölünmez, parçalanmaz bir bütün... Süreklice güzel işler peşindeydi; bunların arasına bir mesafe koymak mümkün değildi. Düşünceyi, din ve ahlak, geçmiş ve gelecek düşüncesi... Öyle bir kumaş idi ki, onda bütün saydıklarımızdan iplikleri, birbiriyle iç içe dokunmuştu adeta...

Bir misyonun sahibiydi Hüseyin Emin. O özellik ve misyon neydi?

Ülkemizde enetellektüel planda "İslam'ın gündeme getirilmesiydi. Bunun için radyo, televizyon, yayın ve eğitim üzerinde durdu ve bunlara ağırlık verdi her zaman... Türkiye'de aydınların İslam'a dönüp bakmaları gerektiğini düşünenlerden biriydi. Irkçılık bataklığına sapmadan ve batmadan.

Onun ölümü vesilesiyle üstat Necip Fazıl'ın "Ölüm Güzel Şey" şiiriyle noktalayalım yazımızı..

"Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?

Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!

Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!

Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse;

Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!

O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,

Azrail'e “hoş geldin” diyebilmekte hüner

O dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın?

Toprağın altındaki saklambaçta var mısın?

Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var.

Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!

Ufka bakarlar; ölüm uzakta mı uzakta

Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta

Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu, unut!

Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut!

Allah gani gani rahmet eylesin, cemaliyle şad ve handan eylesin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sakir Diclehan Arşivi