Derin Devletin İşleri: Ramazan'ın Ortadan Kaldırılması - 1

İçinde bulunduğu zamanı tanımak, anlamak, bilmek ve sezmek, bilinçli insanın birinci ödevidir. Öbür insanlar arasında ayakta durabilmek, hatta o insanları toptan görebilecek bir taş yüksekliğinde yukarıda bulunmak için gerekli asgari bilinç, var olma ve yaşamanın birinci şartıdır.

Bir medeniyet, mağlup olup çözülünce ve çürümüşlük başlayınca, ayaklar baş, başlar ayak olur. Devler cüce, cüceler devleşince, ne eğitimle, ne görgüyle ve ne de başka bir şekilde iflahı mümkün olamaz o toplumun…

Türkiye’de derin devlet üzerine yazmak ve konuşmak hem çok bildik hem de bilinmez bir alan hakkında yazmak anlamına gelmektedir kanımca...

”Derin devlet”, genellikle hemen hemen herkesin algı dünyasında bir yeri olan, var olduğuna inanılan, zaman zaman görünür hale geldiği düşünülen bir buzdağı metaforuyla tanımlanabilir.

1996 yılında Susurluk kazası, derin devletin görünür hale geldiği az sayıdaki enstantanelerden biriydi. O günlerde “derin devlet” kavramıyla kastedilen ve efsaneleşen yapı, köşe yazarlarının James Bond filmlerindeki gizli görevlerle bağlantılandırdığı, devlet görevlilerinin hukuki sınırlar içinde yapılmasının zor olduğu düşünülen bir mücadelede hukuk dışı yöntemler benimsemesi, hatta suçluları görevlendirmesiydi.

Kendini doğrudan “derin devlet” olarak tanımlayan bir yapının yargı önüne taşınmasıyla ilk kez 2008 yılında, Ergenekon Davası’nda karşılaştık. Bunca yıl peşinden koşulan, pek çok faili meçhul cinayette etkisi olduğu düşünülen derin devlet, ilginç bir biçimde bazı emekli askerler ve gazetecilerin yer aldığı bir tutuklular grubunun kurduğu iddia edilen bir örgüt olarak karşımıza çıktı.

Susurluk Olayı’nın patlak vermesinden yıllar sonra Türkiye devleti, 2009 yılına kadar efsanevi örgüt JİTEM’i bile soruşturamamış, soruşturma amaçlı girişimler sürüncemede kalmışken, Ergenekon davasındaki sanıklardan en azından bazıları kendisinden derin devlet olarak söz etmeye başlamışlardı.

Devlet tarafından suçluların istihdam edilmesi ya da devletin hukuki düzeninin dışında iş yapmasının örnekleriyle genellikle kaza sonucunda ya da farklı grupların kendi içlerindeki iktidar mücadelelerinde ortaya konulmakta ve açığa çıkmaktaydı.

İktidarda bir güç olarak AKP hükümetinin derin devleti soruşturabilmesi, hatta yargılanmasını sağlaması olağanüstü görünüyor, ancak biliyoruz ki “derin devlet metaforu”yla genellikle kastedilen devletin bir parçası olarak işleyen ve yasal olmayan faaliyetleri el altından gizlice sürdüren yürütme gücünün bir parçası olduğu kuşkusuzdur. Bu gizli saklı faaliyet bir biçimde açığa çıktığında ise üstlenilmez, “suçu işleyenler”in kişisel sorumluluğu olarak ortada kalır.

Diyarbakır'daki tarihi Ulu Camii'nde dini sohbetlerde bulunan ve önceleri “Deli” sonraları ise “Ramazan Hoca” ve “Filozof Ramazan” olarak anılan Ramazan Pişkin, Hazro’nun Zoğbirim (adı Kırmataş olarak değiştirilen) köyünde doğdu. Nahiye sisteminin yürürlükte olduğu dönemde bu köy, benim doğum yerim olan Mermer Nahiyesi’ne bağlıydı. Diyarbakır merkezine bağlı 3 nahiye vardı o zamanlar. Bunlar, Eğil, Mermer ve Silvan yolu üzerinde Başnik Nahiyeleriydi. Eğil, ilçe oldu, Mermer, 2012’de çıkan bir kanunla Suriçi’nin bir mahallesi oldu. Başnik adı (Bağdere) oldu ve Silvan’a bağlandı.

Derin devlet, Ramazan’ın konuşma ve videolarından rahatsız olmuş, önce Elazığ’daki ünlü akıl hastanesine yollamıştı. Tıpkı II. Abdülhamit dönemindeki bürokratların Bediüzzaman Said Nursi’nin Kürtçe eğitim talebi karşısında “delidir” damgasıyla akıl hastanesine yollamaları gibi…

Konuşmak, insanın varlık şartlarından, insanı insan yapan özelliklerden biridir. Varlıklar arasında yalnız insan konuşabilir. Her ne kadar bazı hayvanların da konuştukları söylenmekte ise de, bu bilimsel bir "fiksiyon" olmaktan öteye gidememiştir. Bunun için de yalnız insan susabilir. Devam Edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sakir Diclehan Arşivi