Ufuk Çimen
Ufuk Teker yazdı: Sosyal medya günlüğü
Hepimiz hayata dair tepkiler veririz.
Sosyal medya çoğu zaman bu tepkilerin en sık akıtıldığı mecralardır.
Siyasetten, ekonomiye, şiddetten, aşka kadar birçok tepkiler vardır paylaşımlarda.
Sessiz gözüken bile bir tepki verir aslında.
İsimlerini vermeden üç paylaşımı aktarmak istiyorum.
Biri yılgınlığı besleyen kınama, biri travmalarımız, diğeri de güdü ile ilgili.
“Canlarımıza kıyanlar var, canımızı yakanlar; giderek çoğalıyorlar. Sosyal medyada sesler yükseliyor; katliamları, işçi kıyımlarını, kadın, çocuk, hayvan cinayetlerini, tecavüzleri kınıyoruz. Katlediliyoruz ama kınamakla yetiniyoruz. Bir kınama makinesineyiz âdeta; birisi canımızı yaktığında makinedeki ses kaydı devreye giriyor: “Kınıyoruz.” Kınama, tepkisel bir davranıştır, keder üretir sadece. Varoluşun gerektirdiği aktif bir yaşama biçimine geçemediğimiz takdirde sadece kınadığımızla kalacağız. Sonra kınamaktan da vazgeçeceğiz, çünkü o kadar çok canımızı yakıyorlar ki hangi birine yetişelim. Bifo’nun dediği gibi, “kınama yılgınlığı besliyor ve hiçbir yere götürmüyor. Bize gereken, kınama değil kaçış çizgisi” (Kahramanlık Patolojisi, Otonom).”
…
On yaşlarında idim. İki cam parçasının arasına yeşil kilden bir labirent yapıp içine karıncalar yerleştirdim.
Bir kaç gün labirent içindeki hareketlerini inceledim.
Yetmedi...
Nasıl öleceklerini görmek istedim.
O labirente kibrit uçlarından yonttuğum ecza ile karıncalar için bir bomba düzeneği kurdum, camı kapattım, kibriti çaktım.
On yaşlarındayım.
Onlarca karıncanın yanışını keyifle izledim.
Çocuktum!
Bugün bir motorla giderken bile bir karıncayı ezmemek için direksiyon kırıyorum.
Yaya giderken karıncaları ezmemek için adımlarıma dikkat ediyorum.
Şunun farkına vardım.
Travmalarımız bizi yontmaz, biz travmalarımızı yontarız.
Bir de; karıncaların travmaları olmaz.
…
İzlediği bir videodan bir arkadaşım anlatmıştı, ara ara hatırlıyorum.
Kanada’da geçiyor, yerli bir Kabile avlanmaya çıkıyor, bir geyik sürüsüyle karşılaşıyorlar, birbirlerine uzun uzun bakıyorlar, geyikler biraz yakınlaşıp bir süre öyle duruyor, sonra geride aralarından birini bırakıp uzaklaşıyorlar, en yaşlı veya hasta olanı, aralarında ortak bir karar alarak, Kabiile yaklaşıp onu alıyor.
Bunu neden sık hatırladığımı bilemiyorum ama ‘insan merkezli tüm bakış açılarının çökmesini insanın da altında kalmasını diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.