Tarihi geçmişi; çok eskilere, MÖ 7500 yıllarına kadar uzanmaktadır. Son dönemde yapılan arkeolojik kazılarda Dünyadaki en eski yerleşim alanlarının bu bölgede olduğu görülmüştür. İlçede sırasıyla Hurriler, Mitanniler, Hititler, Asurlar, Medler, Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklu Hanedanı, Osmanlılar ve 30’a yakın uygarlık hüküm sürmüştür. Bu yazı bilgi vermek, bilinçlendirmek ve yaşadığımız coğrafya hakkında söz söylemekle ilgili değil.

Bakmayın Heredot kesildiğime falan. Uzun yıllar girişte yazdığım gibiydi buralar. Sonra üşüştü her bir burcuna restorasyon sevici kargalar.

Devlet elinin değdiği çoğu yer güzelliğe varır veya bu amaca hizmet edilsin diye umulur. Halkın aklına gelmeyen surların başına geldi ve çoğu yerin nasibi güzellikler yine bizden uzak oldu. Doğal yapısı bozguncular tarafından bozulan Diyarbakır,  Kültür Bakanlığının düzenlediği Kültür Yolu festivalleri kapsamındaki 3 ilden biri oldu.

Ankara'ya 25 gün boyunca türlü türlü etkinlikler verildi ve adına da Başkent denildi. Saymakla bitmeyecek etkinliklerin bir diğer adresi de hiç şüphesiz İstanbul'du. Ona da Beyoğlu adı konuldu. 25 günlük dolu program orada da hayat buldu.

Peki Diyarbakır'a ne kaldı? Tabi ki içi boşaltılmış ve etkinlik diye geçinen, birkaçı çıkarıldığında pek de önemi kalmayan uyuşturan faaliyetler bütünü. Unutmadan programın adı da Sur Kültür Yolu Festivali.

Eski çamların bardaklara döndüğü yer değil de nedir bu Allah aşkına? Yıkılan yerlere inşa edilen konutlar mı görücüye çıkıyor yoksa binlerce yıllık tarihe ışık tutan ve bozguncu güçlerle mücadele eden Surlar mı? Ben onu bunu bilmem. Bildigim tek şey bu festivalde kültür yok, sur yok, güzellik yok.

Sadece "yol" var. Ben ve benim gibi milyonlar bu yolu gözleyenleri izlemekten çok sıkıldık. Affedersiniz de ben anlayamadım. Sur kaldı mı ki kültürden bahsediyorsunuz. Bu kültürsüzce kültürlenme çabası Sur'un neresinden geçer bilen var mı? Hemşehrin söylüyor bunları Ey Diyarbakır, Ahmed Arif söylüyor. Haberin Var Mı?