Mesut Çokur yazdı: Kargaların Bilgesi
Ben, körfezde bulutlarla çevrili bi' garip İzmit. Büyükada'da Rum çocuklarının bindiği şıngırdayan velespit.
Ayrımcılığın daniskasını da yaşadı yüreğim, Marmara Depreminin zangırtısını da. Nasıl birşey yapma niyetindesin arkadaş olduğun yaradaşına. Soluğunla şifa olacaksın belki de beyhude çıpınışlarıma.
Biz aynı mahallenin farklı sesleriydik. Ne oldu benden habersiz sana.
Bende yanardım bir parçacık senin uğruna. Sonumuz isimlerimizde mi gizlidir? Hayat sandığımızdan daha mı hızlıdır?
Bu nasıl son, bu nasıl bir yazgıdır?
Ölüm hak, böylesi tarif edilmemiştir muhakkak. Gülerek mi ölmelidir Mesutlar?
Son nefeslerinde katılarak gülmeli midir? Aleviler alevlerle mi terbiye edilmelidir? Kürtler sürekli ürkütülmeli midir?
Ermeniler men edilmeye zorlanıp, Rumlar umursanmamalı mıdır?
Kaderlerimiz niye isimlerimize nakledilmiştir ki!
Kim yazıyor bu felaket sonları. Hayatlarımız hep siyahın tonları. Nasip alsak olmaz mı yaprağın yeşilinden, güneşin sarısından ve tatlansa ağzımız acı çalan meyvenin tatlı yarısından. Ellerimizle düşmanlık değil dostluk yaratalım. Sadece perdeden sızan gecenin rengiyle uyku saatlerini karartalım. Gecenin bile ışığını güneşten aldığını ne olursa olsun unutmayalım. Yaşamayı kıyasıya hak edenler kötülüğe kurban edilmemeli ve yapraklar yalnızca sonbaharda veda etmeli dallarına. Kötü ellerde yitip gitmemeli. Bu felaket sonlar da bir an önce bitmeli. Depremler, yıkımlar ve enkazlar sonu olmamalı nefes alan hiçbir kimsenin. Dillerimizden alıp aklımıza nakşeylesin Yaradan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.