Fesih Bozan
Fesih Bozan Yazdı; Kürt sorununda muhatap kim?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin meşru bir parti olarak muhatap alınması gerektiğini ve çözüm yerinin de TBMM olduğunu söylemesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur” demesi üzerine Kürt meselesi ve muhatabı konusu tekrar tartışılmaya başlanmıştır.
Geçen yazımızda ‘Kürt sorunu var mı, yok mu?’ sorusu üzerinde durmuştuk. Bu yazımızda ise ‘Kürt sorununda muhatap kim?’ sorusuna farklı bir pencereden bakarak muhatabı işaret edeceğiz.
Başta şunu söyleyeyim ki, Kürt halkının haklarını savunmak ayrı, şiddet, terör ve bölünme talepleri ayrıdır. Biz, her türlü şiddet, terör ve bölünmeye karşıyız; ancak, Kürt halkının hak, hukuk, adalet, eşit vatandaş taleplerinden ve halkların birlikte yaşamasından yanayız. Bunun için de sorunun sebeplerini doğru ortaya koymak gerekir ki doğru çözüm bulunabilsin.
Aslında yıllardır “Kürt sorunu” diye ifade edilen bu soruna, “Türk sorunu” demek daha doğru olur diye düşünüyorum; çünkü Türklerden önce bu bölgede Kürt halkı vardı. 1071 sonrası Kürt halkı ile Türk halkı beraber yaşamış, beraber savaşmış, beraber kazanmış, beraber ölmüş ve her bedeli beraber ödemişlerdir.
Türkler ve Kürtler, Birinci Dünya Savaşı’nda işgal edilen Osmanlı topraklarında beraber kurtuluş savaşını vermiş, Çanakkale’de beraber destan yazmış ve TBMM’yi beraber oluşturmuşlardır. Ancak Türklerin ve Kürtlerin bin yıllık bu beraberliğine, yeni Türkiye’yi kuran ırkçı, milliyetçi ve inkârcı zihniyet sahibi kadrolar, Kürtleri yok sayarak, İslâm kardeşliği ruhuyla oluşan bu beraberliğe, büyük zarar vermişlerdir.
Ulus devlet zihniyetiyle kurulan yeni Türkiye’de artık Kürt, Laz, Çerkez, Arap… ırkları yok, herkes Türk’tür ve yıllarca, yasak, baskı, inkâr, yok sayma, asimilasyon ve sürgünler devam etmiştir. Öyle ki, ırkçı, milliyetçi, inkâr ve yok sayma zihniyeti, Anayasa maddelerinde kalıcı hale getirilmiştir.
Anayasada yer alan “Türk milleti” ve “Türklük” kavramlarının, etnik kimliği ifade etmesi ve anayasanın birçok maddesinde tek başına yer alması, diğer etnik kimlikleri dışlayıcı, ayrımcı ve antidemokratik bir anlam ifade etmiyor mu? “Efendim, Türklük üst kimliktir” deniliyor. Neden? Kim üst kimlik tespitini yapmış, bunun ölçüsü ne? Kürtlük neden üst kimlik olmuyor? Bu söylem doğru değildir. Bütün ırklar Allah tarafından yaratılmış ve “üstünlüğün” ancak takvada olduğu belirtilmiştir.
Bütün bu değerlendirmeler, önyargısız ve vicdani olarak değerlendirildiğinde görülecektir ki, Kürtlerin oluşturduğu bir sorun yok, aksine Kürtleri sorun haline getiren ırkçı, milliyetçi ve inkârcı Türklerin oluşturduğu “Türk sorunu” vardır. Çünkü Kürtleri yok sayan ve bütün haklarını elinden alan bu zihniyettir. Tabi bu söylediklerimiz, ırkçı ve milliyetçi zihniyet sahibi olan bir avuç ırkçı ve inkârcı Türk içindir. Yoksa Türk halkı ile Kürt halkı arasında herhangi bir sorun yoktur; Türkiye’nin her tarafında kardeşçe beraber yaşıyor ve yaşamaya devam edeceklerdir.
Dolayısıyla Kürt sorununun muhatabı Türk vatandaşlarımız, STK’leri, siyasi partiler, TBMM’dir. Özelde ise AK Parti ve MHP’dir.
AK Parti ve MHP, yurt içi ve yurt dışındaki Türk ve Türkmenler için söylediği, istediği ve savunduğu değerleri ve hakları, yurt içi ve yurt dışındaki kardeşleri olan Kürt halkı için de istemelidir. Bu durumda Kürt sorunu çözüleceği gibi artık oluşmaz da.
Yani Kürtler değil, Türkler bu Kürt sorununu çözebilecektir.
Türk vatandaşlarımız, sahip oldukları hakların aynısını Kürt kardeşleri için de isteyip savunursa bu sorun çok daha kolay bir şekilde çözülmüş olacaktır.
Kürt halkını kim yok saymış, inkâr etmiş, asimile etmişse, sorunu oluşturan onlardır ve sorunu çözecek olan da yine onlardır.
Bir Türk’e helâl olan, bir Kürt’e de helâldir. Türkler ve Kürtler “kardeş” ve aynı zanda “etle tırnak” gibi olduğuna göre, doğuştan gelen ve adalet gereği verilmesi gereken haklar için neden birileri muhatap aranıp, pazarlık yapma ihtiyacı görülür ki? İktidar olarak hükümetin, insan hakları ve özgürlükleri gereği, gerekli düzeltme ve kararları alması gerekmez mi?
Kürt halkının istediği özetle “ana dilde eğitim ve kimliğinin tanınması, iradesine saygı gösterilmesi, bölgenin ekonomik alanda ihmal edilmemesi, üvey evlat ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmemesidir.” Ayrılma ve bölünme gibi bir talebi yoktur.
Kürt sorununun çözümü doğru ele alındığı zaman çok kolay ve basit çözülebileceği ve yıllardır maddi ve manevi büyük bedeller ödendiği halde, çözüm için maalesef doğru adımlar atılmıyor.
Evet, “Kürt Sorunu”nun çözüm anahtarı: “Kendine istediğini başkasına istemek, sana yapılmasını istemediğini başkasına yapmamaktır.” Herkes bu zihniyetle soruna samimi olarak yaklaşırsa sorunun çözülmemesi mümkün değildir.
Vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.