Beyaz suratlı İnsanlar, üç ayda iyileşir mi?

Kimler bu beyaz suratlı insanlar, biz onları nasıl tanıdık, neden yüzleri beyaz?

Üç ay mı yoksa üç yıl mı demek gerekir, yok yok isterseniz üç gün diyelim, hadi oradan diyesi geliyor insanın. Bir travma geçirmiş insandan üç ay içinde toparlanmasını nasıl beklersiniz anlamıyorum. Bir insan üç yılda dahi kendini toparlayamaz. Birileri çıkmış efendim en kısa zamanda yaralar sarılacak diyor, diğer biri çıkmış efendim, üç ayda ödemeler ertelenecek. Biz ne kadarda kolay ikramiye verir gibi durumu değerlendirir olduk. Gel vatandaş sen depremzedesin, seni rahat ettireceğim, üstelik üç ay borçlarını erteliyorum, gel vatandaş beyaz yüzüne kan veriyorum der olduk. Bu kadar kolay mı acıları, yaşanmış travmaları unutturmak. Evet, bunları yapmak ebetteki senin, benim, herkesin görevi,  ama insan aklıyla alay edercesine söylemler de nedir, bunlara hiç gerek yok. İkramiye verircesine biz bunu yaptık, şunu yaptık, şunu yapıyoruz bu nedir arkadaş, sanki bir mağazadayız. Tabi ki yapacaksın, bu senin asli görevin. Benim de, asli görevim, buna uymak. İyi güzel hoşta sırası mı bunların. Önce açık yara var ortada, onun kanamasını önlemek gerek.

Diğer yandan birileri de çıkmış vay efendim yardım topladık almıyorlar. Kim almıyor ya, kim almaz yardımı, yok öyle bir şey sende usulüne göre yap bu işi, alsınlar. Böyle kiriz anlarında hala reklam peşinde olmak da neyin nesi. Gerçekten yardım edeceksen bırak tek elden olsun. Neyse ne...

Bunların hepsini bir kenara bırakırsak…

Bu beyaz yüzlü insanların yüzünü nasıl pembeleştireceğiz onu düşünelim.

Ne yapabiliriz, nasıl bir yol izlenmeli?

O günü hatırlayınca Allah’ım ne büyük acıydı, herkeste bir koşuşturmaca, kim nereye kaçacak bilmiyor, imkan bulan kendini bir şekilde güvenli bir yere attı. Sabah oldu acı haberler gelmeye başladı, bu şiddete göre yine de çok şükür demek gerekiyor bence, büyük kayıplar verilmedi, ancak giden yüreklerin ardından gözyaşları elbette sel oldu. Ha bir ha iki, ölümün sayısı yok. Kurtarılmayı bekleyen onlarca insanın imdadına Hızır gibi yetişti görevliler, Onlarca insanı kurtardılar, mahşer günü gibiydi deprem sonrası. Bütün yürekler bir oldu, elbirliğiyle yardıma koştu herkes. Gün birlik günüydü ve öylede oldu. En acısı neydi biliyor musunuz? Türkçe bilmeyen, Kendi sesini duyuramayan O teyze (Xaltî) idi. İmdadına Azize hanım yetişti. Azize’nin yardımına’ da enkazda görevli bir hanımefendi.

Ya küçük Yusra’nın annesinin beton yığınlarının arkasından görevli jandarmalara feryadı, yürekleri dağladı. Herkes birlikte göz yaşı döktü, ancak birlik oldu tek yürek, çok el oldu. O çok el nice yükleri sırtlara binmiş yükleri kaldırdı.

Bu durum bize bir kez daha gösterdi ki birlikten güç doğar, bu güç sırtlardaki beton yığınlarını yok eder, bizi biz yapar. Herkes canla başla çalıştı ve çalışıyor. Ancak, bu yaşananlar bize üç şeyin önemini göstermeli;

Bu ülkede başka bir dili konuşanlarında olduğunu, onları duyacak birilerinin olması gerektiğini,

Kim olursanız olun, beton bir enkazın altındayken, sizi kurtaran kişinin kim olduğunun önemli olmadığı,

Kim olursanız olun, beton bir enkazı kaldırırken, altında olan kişinin kim olup olmadığının öneminin olmadığı,

Hepsinin toplamında ‘İNSAN ‘ olduğunun önemi ortaya çıktı. O halde bu kavga niye?

Yardımmış, efendim olmaz efendim, sen gönderemezsin, sen alamazsın, sen toplayamazsın, sen dağıtamazsın vs...

Tamam sistemli olmalı, ama hemen ulaşmalı, niyemi acil ihtiyacın zamanı bellidir, ertelenemez.

Bir depremzedenin ağzından şu sözler dökülse;

Kavgayı sonra yapsanız, bakın benim yüzüm hala beyaz, ne üç günde, ne üç ayda düzeltemezsiniz, üç yıl bile çok kısa. Bana müsaade edin, beton yığınlarının beyaz tozunu, içimdeki acıyı, bedenimdeki izleri ve yüzümdeki izleri gülüşümle pembeye dönüştüreyim. Bana yardım et, önce beni anla, ben bir depremzedeyim.

Eminim ki bu sözleri hepimiz duymuşuzdur, o halde kısaca şunu söylemek isterim,

‘İNSAN ‘ isen hadi uzat elini tut bir İNSAN’ın elini.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevda Kaplan Arşivi