Ekonomik sıkıntılardan dolayı  insanoğlu  uzun bir süredir her şeye küsmüş gibi, kendi canından bile bezmiş ve vazgeçmiş durumda. Özelikle de  Güneydoğu Anadolu Bölgesi bunun  en büyük göstergesi.

Dünyaya bela olmuş olan korona virüs bölgede almış başını gidiyor, vaka sayıları gün geçtikçe artıyor.

Vaka sayılarının artmasıyla birlikte İnsan sağlığını etkilediği gibi insan cebini de etkiledi. Ekonomik kriz baş gösterdi.  İflas edenlerin, batanların sayıları da vaka sayıları gibi gün geçtikçe artıyor. Krediler ödenemez durumda, esnaf sağlığını hiçe saymış taksit ödeme derdinde. Bu da gösterdi ki bizler borçlu ve taksitli yaşıyoruz. Her şeyimiz aslında bizim değil, bizim olmayan her şey için ömür boyu çabalayıp durmuşuz ve halen çabalıyoruz. Bir de üstüne üstük halen borçlanıyoruz.

Dışa bağımlılık dedikleri bu olsa gerek, başkalarının zenginliğine zenginlik katmak, onların rahatı için canından vazgeçmek.

Bize düşense karın tokluğuna çalışmak, ter dökmek.

Peki, bütün bunları bile bile neden ve niye başkalarına köle olalım ki. Kendimiz için kazanalım kendimiz için çaba sarf edelim. Kendimiz yiyip kendimiz harcayalım.

Kredilerden vazgeçin dersem ne dersiniz?

Duyar gibiyim; ölelim mi yani, ne yaptınız hocam diyeceksiniz! Duyabiliyorum.

Yo ölmeyeceğiz aksine çok rahat ve huzurlu yarı aç yaşayacağız. Nede olsa şimdi de yarı açız. Bence bu vampir gibi saldıran bankalardan kurtulun. Kredi kullanmayın. Elinizdekiyle yetinmeyi öğrenin, sahi eskiden banka kredisi mi vardı? Hayır yoktu insanlar elindeki avucundakini bir sonraki hasat zamanına kadar idareli kullanırdı.

Şimdi öylemi!

Gelsin krediler, ay sonunu nasıl getiririz, taksitleri nasıl öderiz oldu. Üstüne bir de böyle beklenmedik hastalıklar çıkınca borç batağına saplanır olduk.

Bu hastalık sürecinde bankalar ardı ardına kredi teklifinde bulunuyorlar, yok bir yıl, yok iki yıl sonra ertelemeli ödeme, peki bu geri ödenmeyecek mi, ödemesi olmayacak mı? Elbete olacak . Yine kandırdılar bizi yine kendilerine çalışacak yeni köleler yaratılar. Bu kısır döngü hep böyle , dön dolaş yine fakirsin  fakiriz.

Zengin olmak istiyorsan önce sağlıklı olucaksın. Zenginlikten kastımda sadece tok karınla uyumak , huzurla ve sağlıkla uyumak. Yoksa diğer zenginlik işi metaryallere bağlı, , yalan dolanla, birazda kurnazlık ve şansla ilgili. O bize göre değil der gibisiniz! İşte bu . Dürüstlük ve kendi efendin olmak..

O zaman sağlıklı birer birey olmak için , sağlıklı düşünelim. Bu son süreçte sırf para için, birilerine muhalefet etmek için bir furyadır başlamış , neymiş efendim aşı karşıtlığı. Bu nerden çıktı . Öyle bir akımda mı var diyensim geldi.

El insaf, insan sağlığı üzerinden siyaset ya da para kazanmak ya neyin nesi. Sağlık bu sağlık, hey insafsızlar size diyorum, bir can sizin masanızda pazarlık meselesi olamaz. Biliryor musunuz bir anne bir evladı ne zorluklarla büyütür?

Yazık etmeyin.

Cahilik yapıpta sizlerde din kisvesi altında, ırkçılık söylemleri altında, filozofların sözleri ile sizi ikna etmeye çalışanlara itibar etmeyin.

Bilime inanın, aşınızı olun.

Özelikle doğu’da birilerine inanıp yok günahtır, yok kısırlaştırıyor, yok sakat bırakıyor diyerek aşı olmayanlar var, onlara seslenmek isterim;

İnanmayın, sizi kandırıyorlar, aşı olmamanız ne iktidarın, ne muhaliflerin, ne de dindarların işine yarar. Bunlarla kafanızın dolduranların işine yarar Sadece sizi ölüme terk ederler. Bütün dünyayı etkisi altına alan bir durum bir ülkeyi yalnız ilgilendirmiyor. Herkes nasibini aldı ve almaya devam ediyor. Bilim insanları söylüyor; Aşı olun kendinizi koruyun, evet aşı olunca hiç bir daha hastalığa virüse yakalanmayacağız diye bir şey yok ama en hafif şekilde atlatmamıza yardımcı olacak. O yüzden lütfen hem kendinizi hem de etrafınızdakileri, sevdiklerinizi düşünün. O cahillere itibar etmeyin, kim bilir belki size ‘olma’ diyen de olmuştur. Unutmayın sağlığınız varsa malınız mülkünüz vardır.