Veysi Ülgen yazdı: Sadece gülüşü kaldı

Her muhtarlık seçiminde onu anımsıyordu. Cazibeli maaşın, şişme itibarın, siyasete biatın, bekçiliğe özenmesin, ihalelerin, menfaat çekişmelerinin olmadığı günlerdi.

Köylünün küçük ama hayati sorunlarına çare arandığı günlerdi. Çare bulunmasa da tesellinin paylaşıldığı günlerdi.

Ve en önemlisi muhtar olmanın köyde bir bilen olarak kabul edildiği günlerdi.

Sonbaharları heybesinde misket narları ile gelirdi. Kimisi ekşi, kimisi tatlı, kırmızı kabuklu narlar onu hastalıktan korurdu.

Hiç bir şey getirmese bize o sıcak gülüşünü bırakırdı.

Üç oğlu vardı. Esasında yaşamı üç’lü yaşanmışlıklarla geçiyordu. Dedesi de üç kardeşin en küçüğüydü. Üç’lemeler örgüsünde ki yaşamında en çok, kah bir şafak vakti asılan, kah sınırda karanlık bir vakit pusuya düşürülen, kah çığ altında düşleriyle kalan üç devrimciyi sevmişti.

Bilemezdi, yetmişini geçmişken üç oğlunun onlara doğru yol alacağını.

Bilemezdi, muhtar olarak altı dönemi devirdiği köyünden sonsuzca kopartılacağını.

Bilemezdi, mezarları sıkça ziyaret eden biri olarak mezarsız kalacağını.

Evet, o eski yokluk ve yoksulluk zamanların muhtarıydı. Ve zor zamanlarda köylünün kaderdaşıydı.

Ama kaderde muhtarlığı seçimsiz bırakmakta vardı. Aslında hiç bir dönem gönüllü aday olmamıştı. Ama köylü onu hiç bir zaman bırakmamıştı. Hep bir görev adamı olarak yaşamaya alışmıştı.

Hayatında darbeler, baskınlar, operasyonlar, yaslar vardı.

Ama düğünler, halaylar, yolculuklar, buluşmalar, doğumlar, şölenler de vardı.

Her üç canı da de iyi halay çekerdi.

Ve her üçü de oldukça güzel gülerdi.

Her zaman oğlunu gözyaşlarıyla bekleten annelere kardeş olmuştu.

Yaşamı üç bilinmeyen denklem gibi üç’lerin trajedisini atlatmaya çalışmakla geçmişti.

Giderayak en son karşılaştığı firari asi üç’lerden birinin talebesiydi. Vedalaşırken ona ‘ben boyun eğmedim, rastlarsan söylersin en küçüğüne’ demişti.

Aslında herkesle vedalaşmak isterdi.

Ama kaderde zamansız ayrılıkta vardı.

Ve onlar gibi hala gülüyordu.

Gülüşler vardır ki, sadece seyredilirdi.

Gülüşler vardır ki, insandan kalan tek mirastı.

Üçü de güzel gülüyordu.

Üçü de umudu gülüşleriyle taşıyordu.

Şimdi sevdikleri için meçhul bir kayıpken, topladığı gülüşleriyle, insanlığın unutulan tarafında, mesela vicdanlarda, bir yerdeyim işte diyordu.

...

dalda duran üç gülüz

aşk şahidimizdir ki

biz hep güzeliz

çünkü sevda yüklü

düşlerimizle yürürüz hep

ve umut yüklü gözlerle

sağanak bir sevgiyiz

yağarız kurak yüreklere

belki fırtınada açan

yürek kızılı gülleriz

belki haşin kayalarda

alaca güvercinleriz

belki de şehrin

puslu sokaklarında

mavi şahinleriz

biz aslında

üç çift gülen gözleriz

ama kızınca kıyametiz

koparız kasırgaca

devrilir ağacımız

dalda açar

dudak kızılı güllerimiz

çünkü biz güzeliz

dalda duran üç gülüz

biz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysi Ülgen Arşivi