Veysi Ülgen yazdı: Bir ‘Oyunbozan’ arayışı

Bazı romanlar vardır, tarihsel hatırlatmalarımıza ve ortak yetmezliklerimize ışık tutar. Nilüfer Benal’in Edisyon yayınlarından çıkan ‘Oyunbozan’ adı romanı hafızamıza vurmakta, bizi sarsmakta ve bir dönemi iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır.

“Biz madenciler ocağa inmezden evvel, kayıplarımızı yâd ederiz çocuklar isterseniz siz de selamlayabilirsiniz onları.”

Bu cümleler romanın ana karakterlerinden Pelin’in annesi, madenci eşi, devrimci bir kadın olan Filiz hanıma aittir. Bu roman da bir nevi doksanlı yılların kayıplarını yad etmektedir.

Roman eski iki arkadaş Pelin ve Reha’nın yıllar sonrası buluşmasıyla başlıyor.

Bu buluşmanın odağında, genç yaşta trajik bir şekilde yaşamını yitiren ortak arkadaşları Yeşim var. Ve onun şahsında doksanlı yıllara geri dönüşlerle devam ediyor.

Yazar geri dönüşler de çok başarılıdır. Mekan tasvirleri, müzik hatırlatmaları ve şiirlerle okuyucuyu sürüklüyor. Başlarken bir nefeste bitirilecek romanlar arasındadır.

Doksanlı yıllar 12 Eylül cunta yönetiminin her bakımdan etkisinin devam ettiği yıllardır. Buna karşın darbe ile dağılan, pasifize olan, parçalanma süreçlerine giren sosyalist solun toparlanmaya çalıştığı yıllardır. Bir yandan reel sosyalizmin yıkılması, diğer yandan gençlere sinen yeni dünya düzeni soslu

neo-liberal kültür toparlanmayı zorlaşmaktadır.

Bu dönemde, Yeşim’in yaşça onlardan büyük sevgilisi Serhan tecrübesi, bilgi ve birikimiyle onları heyecanlandırmaktadır. Reha, Pelin, Yeşim, Hümeyra ve diğer arkadaşlar işkencelerde direndiğini söyleyen, moral verici devrimci tipi ve bilgi egemenliği altında ki sözleriyle, onlara çok iyi gelmektedir. Her biri etkin bir birey olan, örgütlü davranmaktan kaçınan bu kişilerin varlığı Serhan’a da çok iyi gelmektedir.

Reha ve Pelin’in buluşmasında Serhan, aslında ismi bile anılmak istenmeyen kötü bir karakterdir. Ancak anılara inildikçe kaçınılmaz olarak Serhan da kötü

bir karakter olarak ortaya çıkmaktadır.

Serhan gerçekte kendi anlatımı ve kabul görülen haliyle devrimci bir kişilik ve iyi bir karakter midir?

Yoksa onların iyi niyetli duygularını ve süreci istismar eden kötü bir kişilik midir?

Kanımca bu soruların cevabı, bu buluşmada Pelin’in Reha’ya yaptığı Serhan itirafıyla romanın en gizemli oyun’udur. Ancak roman bu sorulara tam bir yanıt vermiyor. Belki de yazar bilinçli olarak bu yanıtları okuyucuya bırakıyor.

Gerçek oyunbozanı okuyucu karar veriyor.

Yeşim’in evinde ailesi ve tüm arkadaşlarının olduğu bir buluşma kanımca ipuçları barındırıyor. Yeşim’in 68 kuşağından babası Semih ve annesi Güliz önce herkese davrandıkları gibi Serhan’a da iyi davranıyorlar. Ancak bilgi iktidarı ve siyasi abi sarhoşluğunda yüzen Serhan rahat durmuyor. 68 kuşağını

elitist ve romantik olarak tanımladıktan sonra 78 kuşağı gibi devrimci olmadıklarını iddia ediyor. İlk başta ona iyi davranan baba Semih, Serhan’ın bu konuşmasına çok sinirleniyor. Anne Güliz daha dengeli ve daha politik konuşurken baba Semih sert davranıyor ve onu evden kovuyor. Serhan gittikten sonra Semih’in konuşmalarından, Hümeyra üzerinden Serhan’ı kendi örgütü içinde araştırdığını öğreniyoruz. Bu araştırmaya göre Serhan iddia etiği gibi örgütlü biri değildir ve yalan söylemektedir.

Burada12 Eylül sorası sol örgütlerin dağınıklığı, tasfiyeciliği, parçalanmışlığı göz önüne alırsak Serhan’ın durumu onu bu anlamda tek başına kötü yapmaz.

Arkadaş grubunun ona inanması da onların saf olduklarını göstermez.

Ancak Serhan’ın işkencelere de ki tutumunu abartılı anlatışı, kendisini İbrahim

Kaypakkaya gibi göstermesi elbette Güliz’in söylediği gibi bir devrimcinin yapacağı bir şey değildir. Bu anlamıyla Serhan kötü bir karakterdir.

Ancak Serhan’ın bu anlatımları en çok Pelin’i i etkilemektedir. Pelin de ilk başlarda bunun farkında değildir. Devrimci bir madencinin kızı olan Pelin onaltısında işkence ile tanışmıştır. Serhan’ın işkenceye karşı direnme hikayeleri belki onu etkilemektedir.

Ve işkence Yeşim’in bütün bir yaşamını etkilemiştir. Gözaltı sonrası yalnızlığa itilişinde, dışlanmasında ona Yeşim kucak açmıştır. Bu anlamda Yeşim, Pelin için çok değerlidir. Ve arkadaş ötesidir.

Gerçekte Yeşim gözaltı sonrası dışlanan Pelin’e el uzatmıştır. Yeşim o dönemin örgütlü olmayan, bireyci, sanata yönelen ama arkadaş olan kişiliği temsil etmektedir. 68’li bir ailenin kızıdır. O kuşağı elitist ve romantik gören, onları küçümseyen ve ailesinin istememesine rağmen Serhan ile büyük bir aşk yaşamaktadır.

Sıkı arkadaşlıklarına rağmen Pelin’in Zonguldak maden direnişinde, bir sohbet esnasında Yeşim’e sarf ettiği aşağıdaki sözler aslında ilişkilerinin göründüğü gibi olmadığını ve Pelin’in ona üstenci yaklaştığını göstermektedir.

“Ne oluyor Yeşim? Ben zaten bu görüşü savunuyorum., benden aldığını bana satma! Bu zamana kadar işçi sınıfı çok umurundaydı sanki ben mi bilmiyordum?

Bir anda devrimci kesildin başımıza! Gördüğüm en ciciş küçük burjuva sensin üstelik!”

Yeşim in buna cevabı da hem Yeşim’i hem de o dönem gençliğini tanımamıza yardımcı olmaktadır.

“Ben her zaman hak ve özgürlükten yanayım Pelin. Sadece gözaltna alınmaktan, şiddete maruz kalmaktan korkuyorum. Başını kaldıranın kafasını eziyorlar, biliyorsun. Bu masadaki hiç kimsenin benden fark olduğunu düşünmüyorum.”

Yeşim’in sözleri hem doksanlı yılların örgütsüzlüğüne, hem de dönemin baskıcı atmosferi hakkında aydınlatıcıdır.

Reha ve Pelin ‘in geri dönüşlü sona yaklaşan buluşmasında Pelin’in Serhan ile gizli bir ilişki yaşadığı ortaya çıkar. Pelin’e duygusal olarak bağlı olan ve özde iyi bir kişiliğe sahip olan Reha, onun bu ilişkide gönüllü olduğunu kabul etmez.

Çünkü inanması için hiçbir neden yoktur. Roman da bu ilişkiye inandırıcı bir neden (aşk gibi) göstermiyor. Belki Serhan’ın kişiliğinden etkilemiştir diye okuyabiliriz. Ancak Serhan erkenden teşhir olmuş kötü karakterli birisidir. Ve

Pelin onun teşhir edilen haliyle, isteyerek gizli bir ilişki yaşamıştır.

Pelin, Reha’ya kendi evinde ilk adımı kendisinin attığını itiraf etmektedir.

O dönem Erbil ile ilişkisi olan Pelin bu ilişkiyi gönüllü ve gizli yaşamaktadır.

Bir süre üçlü süren ilişkiden Pelin hamile kalır. Şimdi sırada kürtaj meselesi vardır. Pelin hala fiiliyatta Erbil ile birliktedir. Ancak Erbil durumun farkındadır. Kürtaj parasını verip ilişkisini keserken haksız bir şekilde çevresinden tepki alır. Pelin’in çözülüşü de bu haksızlığı açıklamakla başlar.

Sonuçta büyük bir yanlışa bulaşsa da, içinde olsa da iyi özelikleri fazla olan biridir. Erbil’in uğradığı haksızlığa gönlü razı değildir. Önce Serhan dan bahsetmez. Başkasıyla aldattım der.

Burada doksanlı yıllarda entelektüel çevrelerde ve sol içinde yaygın olan gayri nizami kadın erkek ilişkilerine atıf vardır. 12 Eylül öncesinde arkadaş filminde ki Azem ve Melike’nin salt duygusal ilişkisi mahkum edilmektedir. Devrimciler kadınlara bacılar gibi yaklaştığı için dalga geçilmektedir. Nikâhsız, sınırsız, gizli ve cinsel yoğunluklu ilişkiler baskın olmuştur. O dönem sağlığın piyasalaşmasıyla, kuralsız, izinsiz özel kliniklerde eşlere bile danışılmayana bir kürtaj salgını vardır. Pelin ve Serhan sevgililerini aldatmakta, kürtajla devam eden bir ilişki yaşamaktadırlar.

Bu aldatmayı fark eden Yeşim için sonun başlangıcı yaklaşmıştır. Etkin bir kişilik olamayan Yeşim bunu içine atacaktır. Asla hesap soramayacaktır. Ve kendisini pasif bir intihar sürecine sürükleyerek yaşamını yitirecektir.

Doksanlı yıllarda pasif bireycilik, örgütsüzlük, eril kültür ve kadın erkek ilişkilerinin çarpıklığı bu roman kadar iyi anlatılamazdı diye düşünüyorum.

Erkek egemen bir yaklaşımla hem Yeşim’i hem Pelin’i mağdur eden Serhan, hiç bir hesap vermeden kayıplara karışmıştır. Pelin her şeye rağmen Serhan’a bağımlıdır. Zaten Serhan ona tecavüz ederek olduğu gibi bırakmıştır. Buda irdelenmesi gereken bir durumdur.

Roman doksanlı yıllarda Fırat’ın batısında ki faili meçhuller, işkenceler, toplu katliamları da hatırlatıyor. (Yazar Fırat’ın doğusuna girmemiş. Zaten roman mekan olarak İstanbul ve kısmen Zonguldak’ta geçmektedir.)

Bu roman için başkaca değerlendirmeler yapıldığı için tekrarlara girmiyorum.

Roman vesilesiyle özelde Zonguldak maden emekçilerini, genelde dönemin tüm direnişçilerini sevgi ve saygılarımla yâd ediyorum.

Eline ve emeğine sağlık Nilüfer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysi Ülgen Arşivi