Mesut Çokur yazdı: Hayat Sevimce Güzel 2

Hüznü de sevinci de yüzlerce insan arasından belli oluyordu. Hüzünlendiği zaman gözleri siyah tenlilerin coğrafyasında gökte dalgalanan İngiliz bayrağına takılmış gibi bakıyordu. Ne işi var orada o bayrağın der gibi dalıp gidiyordu. Mutlu olduğu zamanlarda ise Aslan Yürekli Richard'ın aslan yürekli sıfatının Selahaddin Eyyubi karşısında diz çöktüğü zaman ne kadar da abartılı olduğuna şahit olmuş gibi tebessüm ediyordu. Dişleri titizlikle temizlenen istiridyelere hapsolmuş inciler kadar beyaz, bakışı güneşine aldanılan Eylül'ler kadar ayaz, güzelliği koca bir ömürle bakmaya cesaret edilse de azdı. Korkuları, endişeleri ve ertelemişlikleri ile gülüyordu. Gülüşünden kısmayı o kadar iyi biliyordu ki yüreğinde istifade bekçileri ile mesai ediyordu. Çiçeklere su, düşmana pusuydu her mimiği. Ne eksikti ne de fazla. Kararında idi. Elleri, iş göremez raporuna tabi tutulmalıydı. İstese ne karanfiller yetiştirip ne güller budardı. O eller sadece bunlara muktedir olmalıydı. Sıcak sudan cümlesine sirayet etmemeli ellerin geçtiği vakit soğuk sular. Yetiştirilmesi beklenilen çiçeklere konu olmalı sıcak suya arkadaş bellenen o pınar. Suya ve pamuk ellere hasret kalıp kurumaya bırakıldı çiçeklenen dallar. Sevdiği adamı bağrına basma hayali rafa kalkmalıydı. Hasretin yerini bir süre daha paslı makaslar almalıydı. Umut etmek için zaman daha hızlı sarılmalıydı. Çevresel etkenler yaşlansa bile gül yüzlü aynı kalmalıydı. Zaten o yaşlanmaz, yaş alırdı. Aldığı her şeyi de iyi taşırdı. Yükünü ipek gömlek gibi giyinen bu karakterde kadın geldi mi? Cennet, derdini bal eden bu meleğin annesinin ayaklarına serilmedi mi? Bir kerede senin için dönsün dünya. Senin için döksün akarsular kaynağını. Bir kez de senin hatırına yağsın yağmur ve damlalar siliversin dert yüklü dağlarını. Rüzgar da yağmurdan görüp serinletsin dokunmak uğruna can verilen yanaklarını. Bir perçemini bile göstermeden nasıl kıskandırmayı başardın sarı saçlı Mihriban'ı? Sıradan olmayan ve şans eseri rastladığım sıradan bakışınla nasıl yıkıyorsun yıkılmaz denen önyargı duvarını? Aşındırdığım yolları biliyorum ben. Neler uğruna savaş verdiğimi. Mevsimlerden bağımsız üşümelerimi ve terlemelerimi. Sonunda vardığım zaman o kapıya içerde biri var mı diye soruyorum. Varsa birileri önce bekliyor sonra da voltamı alıyorum. Şuan içerde biri var biliyorum. Ben senin geçmeyeceğini sandığın ama geçeceğini bildiğim yaralarından öpüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mesut Çokur Arşivi