Veysi Ülgen
Veysi Ülgen yazdı: Çünkü her yalan bir çıkara hizmet ediyordu
Ve hayat bir rüya gibi geçmiyor. Yalanlarla yıllanıyor insan, yalana direniyormuş gibiyken!
Hangi yalan hayatını daha az etkilemiştir? Karar vermek zor.
Ve hangi yalan hayatına bir şeyler katmıştır? Karar vermek yine zor.
Her bayram arifesi dostlarla nostaljik, özelikle çocukluk anılarına yolculukla başlar. Çünkü yeni bayram da yeni bir heyecan zorlamayla da olsa yükselemiyor.
Ve bu bayram arifesinde onca anı içinde öğrenciliğinin Cemal hocasını hatırlıyor.
Çocukluğunun bir bayram arifesinde Cemal hoca onca anlatım içinde yalan ile ilgili onlara
“Yarın bayram çocuklar. Büyüklerinizle birlikte kutlayacaksınız. Bayramlarda büyükler hep güzel nasihatlar eder. Bunlardan biri ‘yalan söylemeyin nasihatıdır. Bunu çok sert bir dille söylerler. Çünkü yalana engel olmak hem çok önemli hem de çok gereklidir. Bilirler, yalan insanlar üzerinde önce çok etki yaratır. Başlarda hakikatten daha güçlüdür. Ama bu sizi yanıltmasın. Yalan bir gaz gibidir. Önce kokar, etkisini gösterir, ama bir zaman sonra gaz gider, koku da gider, geride havanın gerçeği kalır. Bu arada siz sadece burnunuzu kapatın. Gaz gittikten sonrada gaza neden olan olayları ve insanları düşünün. Onlara bir daha yapmayın deyin.” demişti.
Onun burnunu kapatmak dediği yalana aldırmayın ve bir süre katlanın, aslında sabredin demekti.
Önde oturan sınıfın en iyi Türkçe konuşanı ve en çok konuşanı memur kızı Ayla
“Hocam ya sürekli gaz çıkartırlarsa ve biz o gazdan zehirlenmez miyiz?”
Cemal hoca bu konuşma üzerine bir tarafı kırık sandalyeye oturmuş, damlayan sınıfın tavanını bir süre izlemiş ve onlara derin derin bakarak konuşmuştu.
“İşte çocuklar, Ayla size tam da siyaseti tarif etti. Siyasetçiler sürekli yalan söylerler, sürekli gaz çıkartırlar. Burnumuzun direği düşer ama onların burunları uzamazdır, arsızdır. Bir yalanın etkisi bitmeden hayatımıza bir yenisini eklerler. Sürekli yalan söyledikleri için, sürekli gaz çıkarttıkları için hepimiz zehirleniyoruz. Burjuva siyaseti budur çocuklar. Bunu hatırlayarak büyüyün.”
Bir önceki konuşması kısmen yalanlamıştı Cemal hoca. Belki de onları yalana karşı umutlandırmak için ‘yalan’ söylemişti.
Böylece yalanın felsefesiyle karşılaşması ilkokul son sınıfına rastlıyordu. Artık Türkçe okurken teklemiyordu. Böylece hocalardan dayak yeme dönemi sona ermişti. O dönemin ortaokul ve liselerin de, şimdiki üniversitelerin çok üzerinde bir politik değerlendirme seviyesi sayesinde bilinçleniyordu.
Okudukça burjuva ne demekti biliyordu. Ama yaşadıkça yalanın sadece burjuva siyasetinin aracı olmadığını da öğreniyordu.
Evet, yalan yaşamın genelinde toplumsal ilişkileri yeniden kuracak kadar güçlüydü. Aslında her yeni sözümüz bir öncekini yalanlıyordu.
Ve her yaptığımız bir öncekini boşa çıkartıyordu.
Ve de her aşk bir öncekini yalanlıyordu.
En kötüsü ve en çekilmezi yalanın aşkla karışık haliydi. Her aşk beyaz sayfa yalanıyla açılıyordu. Ve tüm aşklarında yalan vardı belki de aşk yalanın kendisiydi.
Belki de yalana bir tek devrim son verebilir diye devrimcileri sevmiş ve onları örnek almaya çabalamıştı. Ama bu heyecanı yalanlarla safların dışına atılıncaya kadar, ancak devam edebilmişti.
Ve bir sonraki aşamada yaşadıklarından sonra, ilk yaşadıkları için ‘yalancı bahar’ denilmişti.
Darbe sonrası cezaevine atılanlardan birisi de Cemal hocaydı. En yoksul günlerin de onlara destek olan, onları yalana ve talana karşı duyarlı olmayı ikna etmeye çalışan Cemal hoca tutuklanmış, eğitimcilik görevine son verilmişti.
Ve yalanlarla hayat akıyorken, yıllar sonra Cemal Hoca ile dar Sur kuçelerinin birinde karşılaştı. Ak saçları, zamana direnen gür bıyıkları, kareli ceketinin içinde ki sıska haliyle yılların yalanına meydan okuyordu.
“Yalan ifadelerle on bir yıl yattım Ahmet.”
“Hatırlar mısın hocam yalan üzerine bize derin konuşmalar yapardın.”
“Yapardım ama yaşantıma verdiği yıkımlara engel olamadım.”
.“Ama siz yalan hakikatten daha güçlüdür demiştiniz.”
Cemal hoca dudaklarını örten bıyıklarının altında sararmış dişleriyle güldü. Yüzünde ki kararlı bakışı zamana ve yalana meydan okuduğunu anlatıyordu
“Yalanlar ve iftiralar yüzünden ağır bedel ödedim . ama bunlar benim cezalandırılmam için bahanelerdi. Sistem beni bir şekilde cezalandıracaktı. Çünkü sisteme biat etmiyordum.”
Ve sonra okulda ki o konuşmasını tekrar ediyordu.
“Evet ilk başta yalan hakikatten daha güçlüdür. Ama zaman hakikatin gücünü ortaya çıkarır. Bu zamanın ne kadar sürteceği belli değildir. O süre geçer ve hakikat üste çıkar. ”
“Belki biz o süreyi kısaltabiliriz hocam. Ama nasıl yapacağız bunu bilmiyoruz. Ya da beceremiyoruz.”
“. Yalan basit olarak beş harfli bir kelime değildir. Eğer birlikte yaşadığınız insanlar yalana ihtiyaç duymuşsa mesele yalandan ötesidir. Aslında yalan bir çıkara hizmet ediyor. Ve her yalanın bir hayat felsefesi vardır. Yine çıkarlar bireysel olsun toplumsal olsun yalan üretme kaynağıdır. Çıkarlar hakikat’ın düşmanıdır.”
“Çoğu insan hakikat’ı göremeden ölüyor hocam.”
“Bu acı bir gerçek. Ama onlar göremese de güçlü olan ve nihayette eren hakikattır.”
“Hala hakikat diyorsunuz!”
“Evet, hala hakikat diyorum. ”
Yıllar geçiyor ve hala hakikat diyen Cemal hocaların sayısı azalıyor. Şimdi yıllarını yalanla mücadeleyle harcadığını daha iyi anlıyor. Ve hiçbir yalanın hayatına hiç bir şey katmadığını, bilakis yalanların ondan çok şey aldığını hissediyor. Ve bu zor dönem de yalanlarla mücadele edenlerin nefesiyle hayata tutunuyor
Yalanın gücüne rağmen hakikate inandı, inanıyor. Ve hakikat mücadelesine güvendi, güveniyor, hala.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.