Tarihimiz kırmızı çizgimiz olmalı
İş yoğunluğu, hastalıklar derken uzun bir süredir Diyarbakır'da bir kültür gezisine çıkmadığımın farkına vardım.
Önceki gün; yanıma Diyarbakır'a aşık bir arkadaşımı da alıp bir kültür gezisine çıktık. İlk durağımız ulucamii; her zamanki gibi iğne atsan yere düşmez deyimini dillerden düşürmüyordu. Her bir metre karesinde, ziyaretçilerin fotoğraf makinelerinden çıkan şipşak sesleri yankılanıyordu. Revaklar, Mesudiye medresesi, şadırvan, güneş saati defalarca kez kadraja giriyordu.
Evet tarihi bir mekanın fotoğraflarının çekildiği aşikar. Fakat gelen misafirlerin çoğu, ulucamii ile ilgili tarihi bilgileri ya bilmiyor ya da yarım yamalak üstünkörü bir bilgiye sahipler. Çoğunun bilgisi, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun astığı genel bilgilendirme tabelasıyla sınırlıdır. Bilgi verecek bir yetkili yok. Ziyaretçiler yeterli bilgiye sahip bir vatandaşa, cemaatten birine denk gelirlerse ne mutlu...
Görevli var gören yok
Soluğu "Ve gönül Tanrısına der ki: - Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden" diyen Cahit Sıtkı Tarancı'nın evinde alıyoruz. Gün eksilmesin penceremden diyen şairin evinden de ziyaretçiler eksik olmuyor. Nitelikli ziyaretçilerin uğrak yeri olur genelde burası ve komşusu Ahmet Arif Müzesi.
Belleğine edebiyatın nakşedilmediği ziyaretçileri görmezsiniz. Arada dur burada da fotoğraf çekelim diyenleri saymazsak. Bu yüzden görevliyi görmeseniz de olur, bu iki mekanda. Sağ olsunlar kapıda bir güvenlikçi karşılıyor sizleri yinede.
Kültür yolculuğumuza Çarşıya Şewiti (yanık çarşı)' da bulunan simit ve açık ayran tezgahından birer simit ve ayran alarak, ara verip bir şeyler atıştırdık. Diyarbakır'ın tarihi dokusunu içimize oksijenleyip, kaçak çayımızı yudumladıktan sonra, kaldığımız yerden devam ettik.
Çarşıya Şewiti, Deliller Hanı, Dengbejler Evi derken son durağımız, Mimar Sinan'ın çıraklık eserlerinden olan Behram Paşa camisine geldik.
Bir önceki tarihi yerlerimizde görevli var gören yok diye ettiğimiz sitemin aksine Behram Paşa Camii'nde bırak görevliyi, maalesef avlusunu kendisine mesken haline getiren, top sahası olarak kullanan çocuklardan başka kimseler yoktu.
450 yıllık bir geçmişi olan bu tarihi camii'nin avlusunda bulunan şadırvan’daki boğumlu-düğümlü motiflerde yapay hasarlar meydana gelmiş.
Diyarbakır tarihi dokusuyla kolaj bir şehir. Böylesi bir tarihi kent, kaderine terk edilmemeli. Turistlerin Diyarbakır tarihiyle ilgili yeterli bilgiye sahip olmaları sağlanmalıdır. Hasar tespit komisyonları kurulup Diyarbakır’a ait tüm tarihi mekanların restorasyonları yapılmalıdır. Tarihimiz surlarımızla sınırlı değildir. Restorasyon alanları genişlemeli.
Tarihi yerlerimiz biz Diyarbakır halkının kırmızıçizgisi olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.