Ufuk Çimen
Neden toplumsal izolasyon? I
Uzmanlar, Korona virüsten kaçış olmadığını ve istisnasız herkesin yakalanacağını üzerine basa basa söylüyor. Aynen grip virüsünde olduğu gibi önümüzdeki yıllar, on yıllar boyunca bu virüsle yaşamayı öğreneceğiz, bu kesin.
Grip virüslerinin, uzun yıllardır birlikte yaşadığımız, yükselme dönemini, bulaşma yollarını, risk parametrelerini, mevsimsel değişimini bildiğimiz, yarattığı her türlü komplikasyona senelerdir hazırlıklı olduğumuz bir hastalık. Kabaca başlangıç ve bitiş dönemi bile belli.
Doktor Mehmet Öz, “Virüs dediğimiz şeyler aslında öldürücü, şeytani birer düşman değiller. Onlar da aynen bizim gibi üzerinde konuşlandıkları alan sayesinde yaşayan canlılar. Zaten genelde hayvanlardan bize geçiyorlar ve evet, hayvanları genelde öldürmüyorlar. Çünkü kendileri de yaşamak için üzerinde yaşadıkları canlılara muhtaçlar. Yüzyıllardır hayvanlarla beraber yaşamaya alışmışlar.
Peki biz neden ölüyoruz? Çünkü birbirimizi tanımıyoruz. Virüs kendini hala hayvan vücudunda zannediyor. Yeni yerleştiği konağın şartlarını henüz bilmiyor. Belli bir süre geçtikten sonra hem bizler onlara bağışıklık kazanacağız hem de onlar kendi sonsuz yaşamları için mutasyona uğrayacaklar. Böylece beraber yaşamaya alışacağız.” tespitinde bulunuyor.
Alınan karantina, tatil, izin vb önlemlerinin tamamı virüsün yayılma hızını yavaşlatıp, sağlık sektörünün çökmemesini sağlamak.
Ağırlaşan ve solunum desteğine ihtiyaç duyan hastaların sayısı (yüzdesi düşük gibi görünse de), eğer yayılım hızı frenlenemezse, dünyadaki mevcut sağlık altyapısının karşılayabileceği rakamları aşma riski taşıyor.
…
Anlamak adına gezindiğimde önüme çıkan bir diğer yazı bu konuda aydınlatıcı bilgiler veriyor. Gökhan Güvener’in kaleme aldığı ‘Önlemler Çok Abartılıyor, Her Yıl Grip Nedeniyle Daha Fazla İnsan Ölüyor Söylemlerine Dair’ başlıklı yazıya göz atmakta fayda var sanırım.
Yoğun bakım sistemlerini iflas ettirecek bir yığılmaya (özel salgın dışında) yol açmamış. Risk grupları için aşısı var. Yine, belirli özel şartlarda kullanılması koşuluyla hastalık sürecini hafifleten ilaçları var.
Evet, elbette bunlara rağmen çok çok önemli bir sağlık sorunu ve her yıl, özellikle belirli risk gruplarında ciddi yaşam kayıplarına sebep oluyor. Biyolojik olarak da mutasyon geçiren ve özelliklerini her yıl değiştirebilen, insanlığın başına bela bir virüs ailesi.
Peki, şimdi bu hastalığı, bambaşka ve ne olduğunu ve ne yapacağını ve nasıl sonlanacağını asla bilmediğimiz yepyeni bir virüsün pandemisiyle kıyaslamanın mantığı nedir?
Bu yeni Korona pandemisi (bu yıla özgü olarak) İnfluenza’nın yerini almış bir şey değil ki, onun hasarıyla kıyaslayalım. Veya belki ondan daha az ölüme yol açacak diye durumun ciddiyetini küçümseyelim. (Ki zaten bununla ilgili elimizde işin geleceğine dair hiçbir bilimsel veri de yok maalesef. Müthiş bir yayılma gücüne sahip virüsün pandemisi sürüyor ve her şey bir anda değişebilir de. Bütün ümidimiz biz insanlar için olumlu yönde değişmesine dair ama tam tersi de mümkün ne yazık ki.)
İnfluenza virüsleri zaten ayrıca mevsimsel atağını yapıyor ve mayısa kadar da sürecek bu. Yol açtığı bütün komplikasyonlar, olası kayıplar zaten yaşanıyor ve yaşanmaya da devam edecek.
Korona pandemisiyle kaybedeceğimiz her birey, influenza ile kaybettiklerimizden bağımsız ve artı bir kayıp olacak.
Korona pandemisini trafik kazalarından ölümlerle kıyaslamaktan neredeyse bir farkı yok yani.
Şu an için, içeriğinde hâlâ, “Ama bir yıl içinde grip virüsünden ölen kişi sayısı daha fazla” benzeri cümleler olan her metin, video, yorum, makale vs (eğer kötü niyetten, öne çıkma çabasından, bilimsel fesatlıktan –genel düşüncenin tam aksini ya tutarsa diye söyleyerek bir itibar beklemek– vs kaynaklanmıyorsa), konuya yetersiz bilgi ile bakmaktan kaynaklanıyordur.
Kim yazmış olursa olsun.
Alınacak rehberler belli. WHO’ya güvenmiyorum diyorsanız, RKI kaynaklarına bakın. Daha bir sürü ciddi, güvenilir, bilimsel referans var. Uluslararası uzmanlık dernekleri var. Onlara bakın. Hiçbirinde şu an için rahat davranılmasına veya alınan-alınacak önlemlerin hafifletilmesine dair bir bilimsel veri yok. (Umarız değişir ve coşkuyla paylaşırız, hatta kutlarız hep beraber.)
Normal koşullarda İstanbul gibi büyük metropollerde (hiç salgın falan yokken dahi) boş yoğun bakım yatağı bulmak zordur. Aslında yoğun bakım üniteleri konusunda dünyada birçok ülkeden daha iyi durumda olduğumuz da doğrudur.
Buna rağmen bazen bir doktor, tamamen normal bir günde, bir hastası için boş yoğun bakım ünitesi yatağı bulabilmek uğrunda saatlerini geçirir.
Pandeminin en korkunç tarafı da budur işte. İtalya’da olduğu gibi bütün solunum destek üniteleri dolduğunda (belki de kurtarabileceğin) bir kısım insanı da kaybedebilirsin. Üstelik fazladan cihaz ve yatak bulabilsen dahi doktorlar ve hemşireler de en ön cephede hastalandığı için, bunlar tek başına bir şey ifade etmeyebilir tecrübeli sağlık personeli sayısı eksilince. Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.