Ufuk Çimen
Ufuk Çimen Yazdı: Diyarbakır-1980; Uçak kaçırma girişimi - 1
Tarih 13 Ekim 1980’i gösterirken, Münih-İstanbul-Ankara seferini yapan Diyarbakır uçağı Ankara’ya inmek üzere iken kendilerine Akıncı diyen 4 hava korsanı tarafından Diyarbakır’a kaçırıldı. 14 Ekim günü uçağa düzenlenen operasyonla korsanlardan 1’i ölü, 3’ü yaralı ele geçirilirken, 1 hostes de yaralandı.
…
O gün uçakta olan gazeteci Coşkun Aral uçakta yaptığı röportajla dünya literatüründe yer aldı. Aral, yıllar sonra katıldığı bir televizyon programında “Hava korsanları ve pilot kahkaha atıyordu” cümleleriyle o günü anlattı.
O günlerle ilgili detayları sosyal medya hesabı üzerinden paylaşan Ferhat Ertürk, “Köktendinci 4 hava korsanı uçağı İran'a indirmek istiyor. Ama Irak/İran savaşı olduğu için uçak mecburen Diyarbakır'a iniyor. Korsan silahı doğrultup onu mu vursam bunu mu diye konuşurken pilot beni vurursan uçak düşer diyor. Yolculardan biri beni vur deyip araya giriyor.
Kahkahalar atılırken Coşkun Aral o anda kokpite girip deklanşöre basıyor. Ertesi gün düzenlenen operasyonda bu gülen eylemci öldürülüyor.
Kaçırma ile ilgili birçok detayın olma sebebi uçakta Coşkun Aral’ın olması.
Türkiye'de belgesel haberciliğinin önemli isimlerinden biri olan Aral, Habertürk'te Simge Fıstıkoğlu'na verdiği röportajında, o anları şöyle anlatıyor:
1980 yılı 14 Ekim'i. Darbeden 1 ay sonra, İstanbul'dan Ankara'ya gideceğim. Ardından Genelkurmay'ın Diyarbakır'da düzenleyeceği bir askeri tatbikata katılacağım. Ardından İran ve Irak cephesine gideceğim.
İstanbul Ankara arasında THY'nin Diyarbakır uçağı. Sanırım 17:35'deydi sefer. Uçakta kontroller çok da manuel yapılıyor. Normalde çok seyahat ettiğim için bilirim. 35. dakikada bir sinyal verilir. Birazdan uçağımız inecektir, kemerlerinizi bağlayın, koltukları düzeltin diye. Bir saat geçti ama o anons yapılmadı. Bir şeyler sezinledim. Yanımda da Türk Haberler Ajansında daha önce beraber çalıştığımız Osman Ağabey vardı. İsveç Radyosu için çalışıyordu. O gerginlik içinde benim yaptığım şey makinemi çıkarıp, en sessiz moduna geçirmek oldu. Eski makineler çok sessiz çalışmazdı. Vizörünü kaldırıp, 30 enstantenede etraftan bir kaç fotoğraf çektim.
Bir şeyleri sezinlemiştim. Ardından o meşhur anons yapıldı. "Sayın yolcular. Uçağı şu anda biz değil bazı kardeşlerimiz yönlendiriyor. Mikrofonu onlara veriyorum." diye bir pilot anonsu. Kardeşlerimiz dedi, çünkü mecbur, kafaya silah dayandığı zaman her şeyi demek zorundasınız. Sözü alan kişi de "Uçağa İslam hakim olmuştur" diye başladı. Dua etti. Askeri yönetime olan tepkilerini, işgal altındaki Afganistan'da Ruslara karşı mücadele etme isteğini belirtip, uçağı Tahran'a kadar götüreceklerini, yolcuları orada salıvereceklerini, bayan yolcuların üstlerini kapatmalarını tembihlediler. Benim için bir hayat değişimi oldu. O güne kadar sinemalarda gördüğüm birbirinden farklı uçak kaçırma olaylarına tanık olurken, birden bire kaçırılan uçağın içinde kendimi gördüm.
Herkes tedirgin ama bende de bir arayış var. Gelen geçene bakıyorum. Bir sakallı gördüm onun resmini çektim. Ben bunları çekerken hem yanı başımdaki Osman Ağabey, hem de bir bayan yolcu tedirgin olmaya başladı.
Açıkça söylemek gerekirse korkmadım. Ama yaşasın da demedim. 24 yaşındayım. O adrenalin var. Zaten cephelerden, çatışmaların içinden geliyorum. Ha bugün olsa yapmazdım. Çünkü insan hayatının ne kadar değerli olduğunu biliyorum. Bu tür olayları yapan insanların ne denli gözü kara olduğunu biliyoruz. O korsanların uçağa soktuğu silah minicik bir şeydi ama o psikoloji içinde onların başına gelebilecekler dahil olmak üzere korkmadığımı söyleyebilirim. Korkum nerede oldu biliyor musunuz? Saatler geçti. Yolcuların bir kısmını, kadınları tahliye ettiler, Diyarbakır havaalanında çok ciddi bir bekleyiş var. 12 saat geçmiş, bir operasyon yapılacağı kesin. Uçakta hava alamıyoruz. Oksijen azaldı. Başağrısı başladı. Yarın: Ve operasyon…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.