Bahçelerde Mor Meni

Merak, insanoğlunu bugüne getiren en faydalı eylem.

Tabi her insanın merak alanları farklı.

Geçtiğimiz gün dinlediğim ve çok sevdiğim bir şarkının sözlerinden hareketle rastlantılarımı paylaşmak istiyorum.

“Bahçelerde Mor Meni” harika bir Antep yöresi şarkısı.

Bir hasret, kavuşama, çaresizliğin iç geçirme hali var şarkıda.

Şöyle diyor: "bahçalarda mor meni/verem ettin sen beni/nasıl verem olmayım/eller sarıyor seni"

Bazı kaynaklar bir Ermeni ve Müslüman aşkının o dönemki imkansızlığına bağlandığını belirterek şöyle olduğunu iddia ederler:  "bahçalarda mor meni/verem ettin sen beni/Ya sen İslam ol ahcik/ya ben olam Ermeni/ben sana yandım gelin/yanağı allı gelin”

Benim takıldığım “Meni” kısmı.

Ekşi sözlükte bir kullanıcı, akla yatkın şu değerlendirmeyi yapıyor: “Meni menekşe anlamında bu türküde. Zaten mor menekşe dese türkü bastan aşağı değişirdi”

Ancak Antep’te gaziantepirpirim.com’da yer alan ‘Gaziantep’te Çiçek Adları’ bölümünde Menekşe’nin adı Menevşe olarak geçtiği için bu ihtimali eledim.

Başka bir kaynakta ise “meni”nin yöredeki şebboy çiçeğinin adı olduğu belirtilerek, “Antep’te şebboy çiçeğine ‘Mentir’ veya ‘Meni’ denir. Çiçek rengi ile söylenirken özellikle meni olarak telaffuz edilir. Al Meni, Mor Meni şeklinde.

Bu akla yatkın.

Gelelim şarkı ile ilgili değerlendirmelere.

Belki de çaresizliğin sözleri, melodiyle can buldu. Geçen zamana yenik düşen, imkânsızlığın resmi. Olan oluyor, giden gidiyor, başka insanlar sizin hayallerinizi gerçekleştiriyor, sizse sadece olanlara uzaktan öylece bakıyorsunuz, kaza olan bir yerde onu pür dikkat izleyen, ama aslında oradan rastgele geçen herhangi bir insandan farksız bir biçimde tabi.

… Verem ettin sen beni diyor ya burada kadına sitem etmiyor bence, kendine kızıyor. Naif bir sitemden ötesi değil. Verem oluyor her düşündüğünde. Neye elini atsa, neye baksa, ne zaman derin bir nefes alsa sevilen hep sevenin tam karşısında oluyor. Aklında hep o baktığı sevgili gözlerin şimdi başkasına sevgiyle baktığını görüyor.

Sevgili elleri başka bir seven tutuyor. Ellerini ateş basıyor, nereye dokunsa kor olup yakıyor. Şimdi seven nereye gitse yollar hep ona bakıyor. Yollarda ölmek istiyor, acısız ölümü tasavvur edemiyor. Sevilenin yüzünden değil ama onun yolunda yanıyor seven. Dağlara ovalara bahar gelir, bahçeler gülistan olur. Sevende hep solacak olan güller canlanır. Güle baktıkça hatırına sevilen gelir, güle benzetmek ister ama hatırında hep solacaklar vardır. Gül diyemez, yıkılanlar yeniden kurmayı hayal edemediklerinden hep yıkıntıları güzellerler. Yıkıntılarıyla, geçmişiyle var, bir bütün seven. sonra, birgün bir bakarsın sevdiğine bir türkü armağan etmiş şimdi onu seven. "yolla yolladım seni, yollar yormasın seni" demiş. Hatırına gelir seninde ona söylediğin.

Elin bir yere varmaz, bir şey vardır anlatamazsın. Korkudan radyo dinleyemezsin bir yerde çıkacak diye. Yersiz bir yerde ağlayacaksın diye. Ağlayamazsın, sendeki yazmasının olduğu odaya bile giremezsin. Sesin çıkmaz, kimsesiz kalırsın. Geçiyormuş diyorlar bunlar ama insan sormadan edemiyor, madem geçiyor bu adamlar neden yüz yıl önce söylenmiş bir türküyle ciğerimizi hala yakabiliyorlar.

Her şarkı, türkü bir hikayedir. Bazen hasrettir, bazen kavuşamamanın acısıdır, aşktır, zulme başkaldırıdır kimi zaman. Velhasıl şarkılar, türküler hayatın kendisidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ufuk Çimen Arşivi