Veysi Ülgen
Veysi Ülgen yazdı: Yanık taşların isinde saklı şiirlerim
bu virane ve direnen kentin
bir meçhul kuçesinde
sığ akarsuların mavisinden
çalma meçhul gözleriyle
zamanın ve zulmün karasına
çiçekli barikatların kokusu
kırık, inci dişli
esmer çocukların
gülüşüyle direnen
o meçhul kadınla
ve bir yeryüzü sofrasında
direnen mazlumlarla
bir lokma ekmeğin paylaşımı
ve gözlerin birlikte gülüşünün
umuduna düş’üyorum
şimdi bin yılların tanığı
yanık taşların isinde
tarihin karanlık yüzünü
aklaştıracağım diyerek
yola koyulan kızıl saçları
kuzeyin asice rüzgarıyla
taralı, kadına tutunuyorum
ve şimdi kuşatma altında
bir bebeğin çığlığında
yeni bir kavga başlıyor
adı ne olursa olsun
bir direnç gülü olacağının
kaderine ve sahiciliğine
merhaba ve elveda diyorum
ve gözlerin asil direnişi
zorba karanlığın örtüsünü
yavaş yavaş kaldırıyor
şafak hala çok uzak
şimdi sarsıcı karanlıkta
pusuda paletli makinalar
ve öteki kentin umursamazlığı
yeri ve zamanı
meçhul kadının gözlerinde
bu kentle konuşmak
sitem etmek
gözyaşında şiir olmak
belki kavga etmek
belki de özür dilemek istiyorum
ve surlarda şafak buluşması
titreyerek ve düş’erek
gözlerindeyim surların şahitliğinde
onca yüküyle fark ediliyor
ve meçhul gözleriyle haklanıyorum
suskunum çünkü bilemiyor
yüklerden kurtulmak isteyişimi
hep farklı olmak gibi bir şeye
bulaşmakla alakalı oluşumu
onunla kaderdaş, duygudaş
ve fikirdaş olma isteğimi
tensel bir arayışta olamayışımı
gerçeğin sınırlarını zorlayıcılığımı
çemberden çıkmak isteyişimi
daha güzelini ararken
en zorbasıyla karşılaşabileceğimi
bize normal olanın
zorba düzen için yasadışılığını
yasaları yapanların
başına çalmak için
geceli gündüzlü onca çabayı
ama alacakaranlıkta
o yasalarla pusulu infazımızı
bu kentin asil direnişi
ama öteki kentin pusulu bekleyişini
ve aslında gözlerine
çıldırasıya inanıyor oluşumu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.