Veysi Ülgen yazdı: Ona, yaşlılık çekeceğin bir cezadır, diyorlardı

Günlerdir bağlandığı yatakta yanıtı alamadığı bir soruydu.

Yaşlılık ona kesilen bir ceza olabilir miydi?

Eğer cezaysa, işlenmiş hangi suçun karşılığı olarak bu cezayı çekiyordu?

Mesela kasların erimesi biyolojik bir cezalandırma olabilir miydi?

Virüsler ve bakteriler hangi mahkemelerden aldıkları talimatla vücuduna saldırıyorlardı .

Ve diyordu ey hayat ! bir

“Çocukluğumda , gençliğimde ve orta yaşlılığımda ne yaptım ki ömrümün son dönemini tek başıma yatak cezasıyla geçiriyorum!”

Adalet, yaşlılık ve organ yetmezlikleri üçgeninde girdiği gerilim acılarını da artırıyordu.

Sağında telefon numarasını çevirecek takati kalmamışken adalet ve felçlilik ilişkisinin ne anlamı olabilirdi?

Nihayet yardım istemeyi hatırlamıştı ki , onca acıya rağmen telefonla acil numarayı çevirebildi.

“Beni kurtarın!”

Çok zaman sonra siren sesinden birilerinin terk edilmiş mahalleye ulaştığını anladı. Zaten açık olan avlu kapısından giren iki gence telefondaki gibi seslendi:

“Beni kurtarın!”

Yirmili yaşlarda genç bir adam ona anlamsızca bakıyordu. Diğeri ise turistik bakışlarla tarihi taş avluyu süzüyordu.

“Bir şikayetiniz var mı?”dedi genç adam.

Şikayet derken bedenle alakalı, ağrı gibi bir yakınmayı kastettiğini biliyordu. Ses çıkarmadı. Çünkü onları buraya herhangi bir şikayeti için çağırmamıştı. Taş avlu yerine kendisini izleyen sağlıkçı durumunu anlamış olacak ki;

“ Biz yaşlılara bakan ekip değiliz. Biz acil müdahale ekibiyiz. Huzurevini aramalısınız!“

“Ne olur beni burdan götürün. İster hastaneye, ister huzurevine .. Tımarhaneye bile razıyım. Beni götürün!”

“Nereye?”

O kadar yer söylemişken hala nereye diye sormasına gücenmişti. Belki doğru soruyordu. Evet nereye gidecekti?

Tansiyonunu ölçen sıska genç kız ;

“Seni hiç bir hastanenin acili almaz dede. Zaten seni buradan da çıkaramayız. Ambulans yüz metre ileride. Seni oraya nasıl taşıyacaz!”

Doğruydu, genç adam ve yanında sıska kız onu taşıyamazdı. Terkedilmiş taş avluda kimsecikler de yoktu. Onlara sonunda ;

“ Beni kurtarmayın !” dedi.

Çünkü cezamı çekmeliyim diye düşünüyordu. Onu orda bırakıp tarihi taş avluya dalan ambulans ekibinin arkasından neyi lanetleyeceğini bilemeden gözlerini kapattı. Aslında gözlerini bir daha açmak istemiyordu.

Çok geçmeden büyük bir gürültüyle uyandı. Enkaz altında oluşunu havasız kalışından anladı.

Belki bir deprem mi olmuştu.

Belki de yine sokakta bombalar patlamıştı.

Sosyal olarak neden cezalandırıldığını çok iyi biliyordu. Ama biyolojik olarak neden cezalandırıldığını hala bilmiyordu.

Ve enkazın altında ona uzanan kurtarıcı iki sıcak elle , adaletle ilgili sorularıma yanıt alabilirim diye, sımsıkı sarılıverdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysi Ülgen Arşivi