Aziz Gülmüş
Üçe bölünen şehrin fragmanı
../Şehrin doğurduğu yeni Diyarbakır'da yaşayanlar, kültürel olarak büyük bir kopuş ve yabancılaşmayı yaşıyorlar. Ne tam Diyarbakırlı olabilmişler ne de tam Köylülükten sıyrılabilmişler.... iki kültürün harmanından arabesk bir kişilik peydahlanmış.
Kafelerde oturan gençlere bakıyorum; son model arabalar, moda kuşanmalar, traşlar desen İstanbul'un Etiler'inden farksız.. ancak Türkçe konuşurken Köylü oldukları anlaşılıyor. Bir de ayağa kalkarken bellerindeki silahlar hemen göze çarpıyor. Muhabbet ve sohbetleri çapkınlıkla sınırlı, Yazın hasatı topladıkları belli.. özgüvenler ceplerindeki para ile orantılı, ayarladıkları genç ve güzel kızlarla takılıyorlar.
Kafe ve eğlence mekanları hınca hınç dolu.. bir kahve 100-150 TL arası, diğer yiyecek ve tatlı fiyatlarının yanına bile yaklaşılamıyor.
Bu mekanlarda çalışan öğrenci oldukları belli olan genç kız ve erkeklere konsepte göre tektip kıyafetler giydirilmiş.
Kendi kendime düşündüm; Bu lüks semtlerde oturanlar kimler? Sitelerde yaşayanlar daire kendilerine ait bile olsa bir kira bedeline denk gelen site giderlerini nasıl karşılıyorlar? Daire fiyatları ateş pahası, sanayi yok, ticaret çökmüş, sinek avlayan esnaflar borçlarını ödeyemeyemiyorlar, peki nereden geliyor bu yoğurdun bolluğu?
Bir gençle tanıştım; üstü başı düzgün.. cıvar köylerde yaşıyor. Diyarbakır'da lüks bir dairesi var, yazın hasatı topladıktan sonra burada yaşıyor. Gece geç saatlere kadar altındaki lüks araçla kızları da yanına alarak, o mekan senin, bu mekan benim eğleniyormuş.. "Abi şimdiye kadar hayvan gibi yaşıyormuşuz" derken bu yeni yaşamdan aldığı zevki ballandıra ballandıra anlatıyor ve sanki bir reenkarnasyon vakasıymış gibi yeniden bedenlendiğini açıkçası "insanlaştığını" ima eder gibiydi..
Akıl ve mantığımın almadığı şey şuydu; Burada yaşayanların hepsi bu gencin sahip olduğu imkanlara sahip olmadığıdır. Yani herkes çiftçi değil. Peki diğerleri kimdir? Ne iş yaparlar? Bu lüks yaşantının kaynağı neydi? Sorularım hep havada ve yanıtsız kaldı maalesef..
Evet.. Waflee yiyen köylülük, adını dahi telaffuz edemedikleri yabancı mekanlarda eğlenceler kafamı allak bullak etti.
İşte böyle dostlar: Amed, Diyarbekir ve Diyarbakır kıskacında yok olan bir şehir sosyolojisi ile yüzleşmenin derin hüznü ile hepinize sevgi ve selamlarımı sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.