Fettullah Celik
Sıcakların ardından
Birçoğu gibi benim de Diyarbakır’da en sevdiğim mevsim ilkbahar.
Sonbahar hüzün, kış ölümü hatırlatır.
Sıcakları geride bırakmaya hazırlandığımız bugünlerde yazdan hiç mi hiç bahsetmeyeyim.
Kentin zorunlu yoksul sakinlerinin kavurucu sıcakla imtihanını düşünürken; lüksü köye, yaylaya kaçarak zengin forsuyla yaşayanların mutluluğuna büyük şans dememek elde değil.
Az bir zaman da olsa kavuran sıcaklardan yaylaya, köye sığınanların mutluluğu, dönüş yolundaki kış azığıyla daha bir artacak.
Devir hesap devri.
Kışlıklarını, peynirlerini, tereyağılarıyla dönüş yolunda ikiye katlanıyor.
Hakları ne de olsa.
…
Evet, Diyarbakır hiç olmadığı kadar sıcak bir yaz yaşadı.
Ufaktan düşmeye başladı sıcaklar. Farklı isimler literatürü zorlasa da biz ‘Çilleyê Havîn’ deriz bu sıcaklara.
Bu yıl daha fazla hissettik.
Neden mi?
Şehir betonlarla büyüdü, asfalt ezen araç sayısı olmadığı kadar arttı, bir de sıcaklarda klimayla korunma telaşı geldi üzerine.
Büyükşehirlerin çekilmeyen çilesi yaz ile kat be kat arttı.
İnsanlığın doğa katliamına, doğayla zar atmasına “küresel ısınma” diyorlar.,
Ne güzel de kendinden kaynaklı doğa katliamına bir isim bulmuşlar değil mi?
Bilmeyen de tüm bunlar kendiliğinden oluyor zanneder.
Kodamanların kasasına para taşıma telaşına kurban edilen doğa talanı.
Büyükşehirlere enerji taşıma derdindeki hidroelektrik santrallere kurban edilen su kaynakları, kesilen, yakılan, yıkılan ormanlar, açık cezaevlerine dönüşen metropolleri yaşanılır kılmayı amaçlıyor!
AVM’lere tıkış tıkış sokulan insanlar, bezirgan saltanatının ateşine odun taşıyor adeta.
Hem de gönüllü bir kölelikle yapıyor bunları.
Full klimalı AVM içlerinde dolanıp acıkmayan karnını zehirlerle beslemeye çalışanlara ne demeli?
Evet, başa dönelim; sıcaklar bitiyor cehennem metropollerdeki yoksulluğun, yoksunluğun sıcak gölgesinde.
Bir başka cehennemde buluşmak umuduyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.