Fatime Kartı
Fatime Kartı yazdı: O’nun gibi olabilmek
Sevgili peygamberimizden bize nakledilen haberleri okur, sohbetlerimizde anlatırız ama çoğunlukla hikaye anlatır gibi konuşur ve dinler, üzerinde tefekkür etmeyiz. Dolayısı ile üsve-i hasene olan\olması gereken o yüce insanın ahlakı üzerimize sirayet etmez, pratik hayatımızda bizi etkilemez. O’ndan bahsetmek, O’nu anlatmak o an için iyi gelir bizlere, duygulanır hatta ağlarız çoğu zaman. Ama uzun vadede üzerimizde tesir bırakmaz onun halleri ile hallenmeyiz. Bir örnek üzerinden konuyu düşünüp eksiklerimizi anlayalım.
Hz. Ali şöyle anlatır: “Fatıma el değirmeninin verdiği yorgunluktan dolayı şikayet etti. Bu sırada Hz. Peygamber’e ganimet olarak bir takım savaş esirleri gelmişti. Fatıma’da Hz. Peygamber’e gitti ama kendisini bulamadı. Durumu Hz. Aişe’ye söyledi. Hz. Peygamber geldiğinde Hz. Aişe Hz. Fatıma’nın geldiğini bildirdi. Derken Hz. Peygamber bize geldi. O sırada biz de yatıyorduk. Ben hemen ayağa kalkmaya davrandım. Yerinizden kalkmayın diye buyurdu ve ikimizin arasına oturdu. Hatta göğsümde ayaklarının serinliğini hissetmiştim. Şöyle buyurdu: Benden istemiş olduğunuz şeyden daha hayırlı bir şeyi size öğreteyim mi? Yatacağınız sırada otuz dört defa Allahu ekber, otuz üç defa subhanallah, otuz üç defa elhamdulillah dersiniz. Bu sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır.”
Kızını bir baba şefkatinin çok ötelerinde seven ve bağrına basan bir babadır O. Bu engin şefkatine rağmen elleri değirmen çevirmekten, su taşımaktan kabaran ciğerparesine onu rahatlatacak dünyalık vermeyi reddediyor. Bu konuda kendisine başvuran hiç kimseyi geri çevirmemesine rağmen hemde. Bu tavrın söyleyeceği çok şey var diye düşünüyorum; evlatlarının bir dediğini ikiletmeyen biz anne babalara.
- Şefkat ve merhametinin sadece dünya hayatına taalluk etmemesi. Onun şefkati, evladım yorulmasın rahat etsin diye tezahür etmek yerine ahiret hayatını mamur etmeye yönelik. Özellikle bu konuda çokça tefekkür etmemiz gerekiyor. Zira biz şefkati, merhameti bu dünyaya hasrediyoruz maalesef. Dünya nimetlerinden ayrı kaldığımızda yaygarayı kopardığımız gibi başkalarının bu konudaki mahrumiyeti de bizi oldukça üzer. Aç-açıkta birini gördüğümüzde, hasta biçare yada engelli biriyle karşılaştığımızda merhamet duygularımız kabarır doğal olarak. Oysa sonsuz hayatını kaybetmekle karşı karşıya kalan insanlar bizi bu derece merhamete sevk etmez. Tabii söz konusu evlatlarımız olunca terazinin şirazesi daha fazla sapar. Dünya nimetlerinden mahrum kaldıklarında, zorluk çektiklerinde içimiz cız eder ama rahatlık ve bolluk içerisinde olupta ahiretlerini tehlikeye atacak davranışlar sergilediklerinde o derece içimiz yanmaz. Bu durum bizim dünya- ahiret dengesini ne derece şaşırdığımızı göstermesi açısından önemlidir. Bu konuda kendimizi bir kere daha gözden geçirmek tefekkür edip nereye gittiğimizi sorgulamak, iş işten geçmeden bakış açımızı düzeltmek hayati önem taşır.
- Geri çevirirken bunu en güzel şekilde yapması. İsteği reddederken aslında boş çevirmiyor. Daha elzem olanı veriyor. Herhangi bir zamanda bu bilgiyi verse ve yapmalarını istese belkide havada kalacak yada unutulup gidecek. Ama bir ihtiyaçlarına karşılık gelecek şekilde ve istediklerinden daha hayırlı olduğunu söyleyerek üstelik kendilerini özel hissettirerek bunu yapmasının ne kadar etkili olabileceği izahtan varestedir. Nitekim Hz. Ali’nin bu zikirleri okumadan bir gece dahi uyumadıklarını söylemesi, ne derece etkili olduğunun ispatıdır.
- Evladının isteğine ilgisiz kalmaması. İsteği geri çevirdiğini söylemek için zaman ayırmaya gerek görmeyebilir, bir araya geldikleri uygun bir zamanda durumu izah edebilirdi. Oysa anlaşılan o ki, istek kendisine intikal ettikten sonra ilk fırsatta kızını evinde ziyaret ediyor. Araya fasıla koymadan özel zaman ayırarak zahmet edip evlerine kadar gelmesi, sevgili Peygamberimizin (S.A.V) insana bakış açısını göstermesi açısından son derece dikkate değerdir. Böyle bir davranışla karşılaştığımızda kendimizi nasıl hissedeğimizi hayal edelim. Bundan daha onore edici bir davranış olabilir mi? İstediğimiz şeyin verilmemesi bu yapılan davranışın yanında çok küçük kalır herhalde.
- Her durumu eğitim için fırsata dönüştürmesi. En doğru zamanda ve güzel bir üslup ile verilen nasihat tam yerini bulur. Yerli yersiz yapılan nasihatler ise kendini tatminden öteye gitmez. Evladıma sürekli iyiyi doğruyu hatırlatıyorum diye kendini oyalayıp iyi anne-baba rolü oynamaktan başka hiçbir eğitim değeri yoktur bu tür nasihatlerin. Oysaki eğitim bir emek işidir. Karşınızdakini çok iyi tanıyacak, ihtiyaçlarını çok iyi bileceksiniz. Doğru zamanda, doğru yerde ve en iyi metotla müdahale edeceksiniz. Aksi halde ya ters tepki ile karşılaşacak yada etkisiz olacaksınız.
- Şaibe oluşturacak şeylerden uzak durması. Sevgili peygamberimiz bu olay sırasında devlet başkanıydı aynı zamanda. Bu durumun daha büyük bir sorumluluk ve titizlik gerektirdiği malum. Hem peygamber hem devlet başkanlığı kimliğini üzerinde taşıyan birinin üzerine tüm gözlerin çevrili olması tabiidir. Normal bir vatandaşın rahatlıkla yapabileceği bir davranış, şaibe oluşmaması, toplumun itidalini koruması ve aşırılığa kaçmaması için toplumda göz önünde olan ve belli bir rol üstlenen kişiler tarafından terkedilmelidir. “Ey peygamber ailesi! Allah sizden her türlü kiri (güneh ve çirkinliği) giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzab/33) Devlet başkanısınız, elinizdeki imkanları vatandaşlara seferber ediyorsunuz. Bir vatandaş olarak evlatlarınızda bu haktan yararalanmak istiyor. Üstelik istekleri lüks değil. Diğer vatandaşlara verdiğinizin misli. Nefsiniz size şöyle fısıldar “onlara fazladan birşey vermiyorsun. Adil olan evlatlarına vermektir. Aksi halde adil davranmamış olursun.” Oysa bilmeyiz ki herşey böyle bir fısıldama ve nefsin fısıltısını haklı görme ile başlar. Sonra önü alınmaz bir yola girersiniz. Öyle bir duruma gelirsinizki artık herşeyi hak etmişsinizdir. Bunu önlemenin en önemli yolu baştan ilkeli davranarak tavrını koymak ve ilkelerinden taviz vermemektir. Unutmamak gerekir ki tarih, salih niyetle işe başlayan ama zaaflarına yanilip aşırılık içerisine giren insanlarla doludur.
Rabbim her birimize, O’nun hayatını dakik bir şekilde öğrenip ahlak haline getirmeyi kolaylaştırsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.