Gençlerin evlilikten anladığı bakın böyle:

Şu içinde bulunduğumuz topluma bakın. Devranın döndüğü noktalara bakın…

Doğuyorsun, büyüyorsun, okulunu bitiriyorsun, öyle ya da böyle bir meslek sahibi oluyorsun, evlenme kararı alıyorsun. Kimse senin bir hayalin var mı, kendini evlenmeye ne zaman hazır hissedeceksin, evlilikten beklentin ne diye de sormuyor.

İnsana zerre kadar özel alan tanımayan, herkesin birbirinin hayatına burnunu soktuğu bir aile ve toplum yapısı yüzünden bir yerde de biyolojik ihtiyaçlardan kaynaklı evlenmek zorunda bırakılıyorsun belki de…

Evliliğin olmazsa olmazları saygıdır, sevgidir. Bu bir yana beyaz eşya, takı, ev, araba, düğün dernek, bilmem ne derken totalde 1-1.5 milyona yakın masraf selfilerle tik-toklarla kilitleniyor sana.

Neden?

Sözde hayatının en güzel geçmesi gereken yıllarında sefil bir hayatın startı bu maalesef.

Neden?

Hayatında toplasan 10 defa görmeyeceğin ter ve şekerli parfüm kokulu düğünler ve öncesinde yaşananlar ‘yapmazsan olmaz, eksik kalır’ baskısıyla dayatılıyor insanlara.

…

Evet değişen dünyanın değişen insanları. X, Y, Z kuşakları…

Biz ne oluyoruz peki?

Şöyle diyorlardı herhalde; Kaynananın zalim zamanı gelin; gelinin zalim zamanı kaynanalık…

Evet dünya dönmeye devam ediyor hem de hızlı bir değimimle.

Ayak uydurmak mı zor , ayak diremek mi?

Bir kuru söz, samimiyet kalmamışken ne demeli inanın ben de bilmiyorum…