Diyarbakır’da önceki gün bir kadın öldürüldü. Yaklaşık bir yıldır eşinden ayrıymış. Adam kafasına ateş ederek öldürüyor.

Sebep ne peki?

Kadının çalışması.

Çocuğunu da alıp kaçıyor…

Yazık!

Cevat (Korkmaz) abi de bir tespitte bulunmuş: Kadın cinayetlerinde hayatını kaybeden kadınların yarıdan fazlası türbanlı, muhafazakar.

Dikkat ettim, dün Diyarbakır'da öldürülen zavallı kadın da türbanlıydı.

Sebepler farklı olsa da sonuç erkek şiddeti.

***

Sadece Diyarbakır’da değil Türkiye’nin dört bir yanında asayiş haberlerinde artış var.

Sebebi bilinmeyen önüne husumet, arazi konulan kavgalar sürekli düşüyor önümüze müthiş bir artış var.

Şiddet toplumu sarmalamış durumda.

Dört yanımız kan revan.

Değişen toplumsal yapıda en çok da eksilen şey hoşgörü artık yok.

Eskiden bir büyüğün araya girdiği kavga ya da husumetler bıçak gibi kesilirdi. Şimdi öyle mi? Araya giren de aradan gidiyor.

***

Değişen toplumsal yapıdan bahsederken mahalle kültürü, apartman kültürünün son geldiği redde site kültürü.

Bir köy nüfusundan fazla insanların bir arada yaşadığı yaşam alanları oluştu.

Önceki gün bir sitede havuza giren kadınlara (yazmaktan utanıyorum) laf söyleyen bir kadının tartışmasına aynı aileden bir genç de katılıyor.

Havudun olduğu alana zarar verip kapıda duruyor ve “Sizin ağababalarınızı öldürmüşüz. Mezarları bile belli değil" diyor…

90’lı yıllara gönderme yapan bir zihniyete gönderme yapma ihtiyacı neden duyuyor bu cahil anlamış değilim.

Tüyleri dilen dike eden bir yaklaşım.

***

Oturup aklıselim düşünüp, ‘Nereye gidiyoruz?’ diye sormak istiyorum.

Benim kıt aklımla yanıtlayabileceğim bir cevap gelmiyor aklıma.

‘Son 20 yıla sığan, bir çok değeri dejenere eden, yok eden müthiş ve hızlı bir değişim’ diyebilirim ancak.

Diğeri sosyologların işi…

Bir tedbir bir çözüm arayan, uğraşan var mı?

Yok, tüketen, tükettiğinden bir anlam çıkaramayan yozluğa doğru balataları yaka yaka gidiyoruz yokuş aşağı…