Mesut Çokur yazdı: Goncanın Avanesi

Bir bodrum katında, toprağından uzakta, sudan sebeplerle susuz bırakılmış, AY gibi parlayan bir GÜL açmıştı bu çorak arazide. Çimenlerde gezinmeyip ağaç görmeden nasıl yeşermişti aşık olmaktan korkulan gözleri? Buna kanmak masala inanmakla eşdeğer değil miydi? Yalan söyleyenlerin burnu da uzardı artık buralarda saçını halat yerine kullananlar da çıkardı. Işığını güneşten alan AY'la fotosentez yapıp günebakan gibi GÜL açardı onun bulunduğu her alan. Yanağındaki çukurlar belediyenin girişimi değildi, belli. Güzelliği yayıyordu gamzeleri. Isparta vilayeti gülün ekmeğini yemekten vazgeçerdi ve Demirel kalırdı paylarına. Park ve bahçeler müdürlüğünce güller süs bitkisi sıfatından uzaklaştırılır ve O'nu görmeyen bitkiler güzel kokuyoruz diye yalanlar söylerdi yatsıya kadar. Menekşenin yanında dursa genetiğiyle oynar ve Ahmet Kaya'nın yakınması da sonsuza kadar boşa çıkardı. Menekşeler de o saatten sonra O'nun sayesinde kokardı. Güzellik yargılarını tepeden tırnağa yıkar ve taç sahibi dalkavukları deliğine tıkardı. Rivayetlerin haberi yoktu yaşından fakat on sekiz demeye yüzlerce şahit isterdi noterler. İki hece beş harf gibi görünürdü lakin kayıp galaksiler bile saklıydı O'nun adında. Tepede dururdu AY ve ayaklara nazırdı GÜL. İkisinin arasındaki her zerrede O'na vakfedilmişti ömür. Dikenlerden azade varlıklardan hanzadeydi. Dikeni olsa bile kanattığını söyleyen hangi beyzadeydi? O'nun gözleriyle buluşma fırsatı bulan her can o vakitten sonra gamzedeydi. İşte AY ışığından istifade eden GÜL'ün hikayesiydi bu. İşçi arılara patroniçe, bahçelere kraliçeydi AY'a komşuluk eden nazlı GÜL'ün.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut Çokur Arşivi