Körlüğün romanı; Bakmak, görememek 2
Nokta ve virgülden başka noktalama işaret kullanmadı
Bu kısa yaşam hikayesinden sonra yazım tekniğiyle ilgili bir iki kelam var.
José Saramago, kahramanları söyleşilerinde konuşma çizgisi veya tırnak işareti kullanmadan yazar. Diyaloglar, bir paragraf içinde, her bir söz alanın dile getirdiği ilk sözcüğün virgülden sonra büyük harfle yazılmasıyla veriliyor. Öte yandan Portekizce diğer Avrupa dillerine göre daha az ilgi gösterilen bir dildir. Kitapları, Necip Fazıl'ın dediği gibi muşambadan dekore edilmiş dünyaya dair öğretiler, fona yerleştirilmiş doğu klasiklerini aratmayan ilkeler de bunun en büyük teşvikçisidir zaten.
…
Ve roman ile ilgili alıntı bir görüşle sonlandıralım yazımızı: Roman ismi belirsiz bir şehrin ana caddesinde kırmızı ışıkta duran bir arabanın şoförünün panik cümlesiyle açılıyor: "Kör oldum. Jose Saramago, Körlük romanı ile okuyucularını bir yolculuğa çıkarıyor. İlk aşamada yönetmeni zor bir görev beklemektedir, hele de körlük gibi bir tema esas alındığında. Zor olan 'körlüğün görselleştirilmesi' sorunudur. Bir başyapıt olan bu eser karanlık bir dünyanın içine iterek adeta gözlerimizi açıyor. "Bakabiliyorsan gör. Görebiliyorsan, gözle" cümlesiyle başlarken romana, görmenin ve körlüğün üzerine dipsiz bir kuyuya düştüğümüzü hissettiriyor. Bu körlük alıştığımızdan farklıydı. Saramago, bu salgını doğal körlükten ayırmak için ona farklı bir ad takar. Çünkü bu körlük beyazdı. Salgına yakalananların gözüne bembeyaz bir perde iner. Koca şehirdeki herkes sırayla salgına yakalanırken sadece doktorun karısı görebiliyor. Karantinaya alındıkları hastanede hoparlöründen yapılan duyuruda yemek verileceği fakat herhangi bir yaralanma veya hastalık durumunda yardım edilmeyeceği açıkça söyleniyor. Hükümetin "Böcek ölürse zehir de kalmaz." politikasıyla ilerlediğini net olarak gören körler, hastalıklarıyla mücadele etmeleri bir yana bir de gördükleri muamelenin verdiği psikolojik bunalımla mücadele ediyorlar. Körlük, demokratik bir toplum üzerine düşünmeyi mesele edinir. Herkesin birbirinin kurdu olduğu, bir körün bile arabasını çalanların var olduğu bir toplum tasviridir. Bu eser Saramago'nun evrensel bir sorunu işlediği bir romandır. Bu nedenle yerel özelliklerden itinayla uzak durur. Olay, herhangi bir zamanda herhangi bir şehirde geçmiş olabilir. Hastalığa yakalananların milliyeti önemli değildir. Saramago eseriyle, karantina altına alınanları izlerken, bozulan hiyerarşik yapının mikro düzeyde tekrar kuruluşuna tanık oluruz.
Bakabiliyorsan gör, görebiliyorsan fark et.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.