Fatime Kartı yazdı: İnsanlığın büyük sınavı: Filistin

Filistin’de yaşanan insanlık dramı, farkında olsakta olmasakta bizi hayattan soğuttu, ağzımızın tadını tuzunu kaçırdı. Yaptığımız her şey anlamsız gelmeye başladı. Evet hayatımızı yaşamaya devam ediyoruz ister istemez. Lakin artık herşey bu katliama şahit olmadan önceki anlamını kaybetti. Konuşsak, gülsek, eğlensekte hiçbir şey gerçek manada zevk vermiyor. Anaların ve çocukların iniltileri, çığlıkları, babaların feryatları kulaklarımızda her an çınlamaya devam ediyor.

Kısa bir süre önce yaşadığımız depremde enkaz altında parçalanmış cesetleri çıkarırken yaşadığımız çaresizlik, savaş ortamında bombardıman göçüklerinin altında cesetlerini çıkarmaya dahi yeltenemeyen insanlara karşı daha derinden empati yapmamıza olanak veriyor ve bu durum acımızı bir kat daha artırıyor. Bu yaranın bize ait olduğunu daha fazla hissediyoruz. Çünkü biliyoruz ki insanlık bir bütün. insanların bir kısmı duyarsız kalsa da duyarsız kalan bu insanlar bile farkında olmadan mutsuzlar zevk almıyorlar yaşantılarından yeterince. Çünkü tek aile olan insanlık, bir taraftan yara alırken, bedeni kanarken diğer tarafı her ne kadar yaranın kendisine ait olduğunu ve kan kabettirdiğini, hayatını zehirlediğini farketmese ve gözünü bu gerçeğe kapatsa da gerçek değişmiyor. İnsanlık ölmeye devam ediyor...

Bu yaşananlar insanlık tarihinde bir kırılma noktası oldu/olacak. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı/olamayacağı kesin. Bu dram toplum psikolojisinde büyük bir travma. Çünkü şahit olduklarımız tarih kitaplarında okuduklarımızla aynı kefeye konulmayacak kadar etkiliyor insanlık vicdanını, farkına varsakta varmasakta. Etiyle kanıyla, her zerresiyle bir parçamız kopuyor. Her gün gözümüzün önünde gerçekleşen zulümlere engel olamamak, çığlıklara, feryatlara cevap verememek, yardıma koşamamak, zalimin elini kıramamak insanlığın vicdanında oluşan travmayı braz daha derinleştiriyor. Her geçen saniye insanlığımızdan biraz daha utanır oluyoruz, biraz daha... Biraz daha...

Ne zaman yazmak istesem, bu yaşananlar dururken başka bir konuda yazmak anlamsız ve zaid geliyor... Başka bir konudan bahsetmek, başka bir haber dinlemek, video izlemek, başka bir sorunu dile getirmek... Hepsi ve herşey... çok ama çok anlamsız...

25 Kasım kadına Yönelik şidetle ilgili bir toplantı yaptık iki gün önce. Tüm kurumların katıldığı önemli bir toplantı, ülke genelinde herkesin şiddeti önlemek için üzerine düşeni yapması, ses getirecek, şiddeti bir nebze de olsa önleyecek faaliyetler yapılması adına... Toplantıda bulunanların suskun ve enerjisi düşük hali gözden kaçmıyordu. Benzer toplantılarda heyecanla fikirler havada uçuşurken, şimdi tebessüm etmeyi unutmuş gibi bakışmalarla, kısık seslerle ve düşük enerji ile toplantının devam etmesi hepimizin bu yaşananlardan etkilendiğini açıkça gösteriyordu. Belki o anda farkında değildik ama yanıbaşımızda yaşananlar ruh halimizi ve yapacaklarımızı etkiliyordu. Zannederim herbirimiz, o anda günlük rutinimizden dolayı ağız tadıyla toplantıyı yapamıyor olmanın sebebini düşünüp hissetmediysekte de daha sonra benim gibi vicdanının derinliklerinde bir şeylerin ters gittiğini sezmiştir. Toplantıdan çıktıktan sonra, şiddet kelimesinin çok hafif kaldığı insanlık daramı yaşanırken, içinde bulunduğumuz durumun içler acısı hali beni derinden yaraladı. Sanki komşumuzun evindeki alevler onların bedenlerini tutuşturmuş ve onlar can havliyle bağrışıp dururken, biz onları görmeyip ev eşyalarımızı kurtarma derdine düşmüşüz gibi hissettim kendimi bir an... Bu durum bütün rutin işlerimize yansıyor. Evet eskisi gibi yiyor, içiyor, geziyor, sohbet ediyor, yazıyor, toplanıyor, çocuklarımızı seviyoruz... Ancak gel gör ki hiç bir şey eskisi gibi olmuyor. Yapıyoruz yapmasına da yaptığımız hiçbir şey tat vermiyor, anlamlı gelmiyor, elimiz kolumuz kırılmış gibi.

İnsanlık yapması gerekeni yapmadıkça bu durum devam edecek. Heyecanımız, mutluluğumuz geri gelmeyecek. Hatta insanlığın bilinç altına işleyerek nesiller boyu devam edecek bu vicdan azabı ve rahat bırakmayacak yakamızı.

Hamdolsun ki zulüm ahlakının asla galip gelmeyeceğini bildiriyor bize Rabbimiz. Haktan mahrum olan güç, güç değildir ve hakkı, haklıyı asla mağlup edemeyecektir. Hakkı temsil edenler katiyen yenilmezler. Her halükarda galip geleceklerdir.

“De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Şu dünya akıbetinin kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.” (Enam/135)

“Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız bilin ki o topluluk da benzeri bir yara almıştı. O günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz ki Allah gerçek müminleri ortaya çıkarsın ve uğrunda şahitleri olsun. Allah, zalimleri sevmez. Bir de Allah, iman edenleri günahlardan arındırmak, kâfirleri de yok etmek için böyle yapıyor.” (Ali İmran 140/141)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatime Kartı Arşivi