Fatime Kartı yazdı: Hüzün yılımız

Hüzün yılında gerçekleşti miraç. Üç yıllık sıkı boykot döneminden sonra. Çocukların açlık çığlıklarının semaya yükseldiği ve yaşlıların, çocukların öldüğü açlıktan... İki büyük çınarını kaybettiği hüzün yılında... Hüzün üzerine hüzün, Taif hüzünlerin en hüzünlüsü! Öyle demişti Hz. Aişe’ye. O zorlu Uhud, 70 canını kaybettiği Uhud, her Müslümanın evine yangın düşüren Uhud’dan daha zor.

Muhtemelen olumsuz cevap alacağını düşünerek sormuştu soruyu, belki de Uhud’un acısının büyüklüğünü Sevgili’nin ağzından duymak istemişti Hz. Aişe. Öyle ya bundan daha zor bir gün olabilir mi? Ya Rasulallah demişti, Uhuddan daha zor bir gün yaşadın mı? Evet diye cevapladı, Taif’te yaşadığım sıkıntı daha büyüktü. İlk etapta anlayamıyor insan, Taif’in, amcası Hamza ile beraber 70 yarenini kaybettiği günden daha sıkıntılı olabilmesini. O’nun hissiyatını anlamayı nasip etsin rabbim.

Taif öyle bir sıkıntı ki her taraftan kuşatılmış, yaşadığı şehre girmesine izin verilmiyor, günlerce Mekke’nin dışında şehre alınmayı bekliyor. Tüm umutlar sönmüş, tek ışık görünmüyor. Hüzün yılında, hüzün üstüne hüzün. Bu üzüntü ve sıkıntının sebebi gururunun incinmesi, Taiflilerin onurunu incitmesi, onu kalben ve fiziken yaralamaları değildi elbet. Yine onurlu bir insanın kendi şehrine bir müşriğin himayesinde girmek durumunda kalması da değildi tek başına. Onu hüzünden hüzüne sokan Müslümanların çaresizliği, yurtsuzluğu, kuşatılmışlığı, çarelerinin tükenmişliği... Bir avuç müslümanın, müşriklerin ellerine, zalimlerin merhametine kalmış olmalarıydı. Umutla çaldığı her kapının yüzüne kapanıyor olmasıydı... Mekke dar gelmişti artık, yok edilmekle karşı karşıya idiler mazlum Müslümanlar lakin yeni yurt arayışları da sonuçsuz kalıyordu. İşte son umut Taif! Hüzün üstüne hüzün yaşatmıştı alemlere rahmet olana.

“ ...Kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa'ya yürüten...”

Gece sıkıntıyı ifade eder, yürüyüş ise hareketi. Kulun çabası ve bunun karşılığında gecenin karanlığında bile olsa Rabbin yardımı. Hem de en umulmadık anda. İşte tam o hüznün en doruk noktasında gerçekleşiyor miraç. O halde hüzünle miraç arasında bir bağ olmalı. Mekke’de on üç yıllık bir trajedi geride bırakılmış, inanmaktan başka hiçbir suçu olmayan insanlara işkence edilmiş, kimi öldürülmüş kimi sakat bırakılmış, evleri musahara altına alınmış, malları yağmalanmış... daha neler neler!.. Müslümanların eli kolu bağlı, her türlü imkan ve araçtan yoksunlar. Peygamberlerini bile korumaktan aciz kalmışlar. İşte tam o hüznün doruk noktasında, miraç...

hüzün ki en çok yakışandır bize

belki de en çok anladığımız (Hilmi Yavuz)

Kalpler hüzünle inkişaf eder sonrasında inşirah bulur. Hüzünle manalar derinleşir. Hüzün insanı dosta yaklaştırır, O’nu kalbinin sultanı yapar. Kalbin hüznü olmazsa miraç yolculuğu olur mu hiç? Yükselir mi kul rabbine. Hüzünsüz kalp, ağırlaşmaz mı, yere çakılıp kalmaz mı?..

İnsan çaresizliğin ve hüznün doruğundayken teselli eder Rabbi onu. Ben varım, yanındayım der. Çaresizlik yok, umutsuzluk yok der.

Miraç yolculuktur Rabbe; hiç bitmeyen, yükseliştir çünkü

Miraç perdelerin aralanmasıdır, görmeye başlamaktır görülmesi gerekeni “...O’na birtakım ayetlerimizi göstermek için...”

Umuttur miraç, hatta hiç tükenmemesidir umutların, tam bitti derken yeniden yeşermesidir.

Bu yıl biz de Sevgililer Sevgilisi gibi hüzün yılımızı yaşıyoruz. Biz de onun gibi bu yılımızı hüzün yılı ilan ediyoruz. Bu miraçta biz de hüznün doruk noktasındayız, çaresizliği en derinden hissediyoruz. Çaresizliğimizi hüznümüzü rabbimize arz ettiğimiz zamanlardayız. Kardeşlerimiz gözümüzün önünde öldürülüyor, aç bırakılıyor, dile gelmeyen zulümlere uğruyor. Ve bizler, varlık içinde yaşayan bizler; bir yudum suyumuzu bir lokmamızı paylaşamıyoruz çok istememize rağmen. Hani sevgili peygamberimiz demişti ya! En sevdiklerini kaybettiği günden daha acı günü tarif etmişti ya! Bizim de en acı günlerimiz bunlar. İmanımızın gereğini yapamamak. Zalimlere boyun eğmek zorunda kalmak, haykırmak istemek ama haykıramamak, kurtarmak istemek ama kurtaramamak, zalimle savaşmak istemek ama savaşamamak.. İmanının gereğini yapamamak yani... Ne acı, ne büyük acı!..

Ve bir muştudur miraç tüm bu karanlıklar içerisinde. Elinden gelen her çareye başvurmuş çaresiz kuluna çaredir. Tesellidir tesellisi olmayan kuluna

Ben varım, yanındayım diyen rabbinin mesajını almaktır.

Bu yolculuğa çıkanlar, bu yolculuğu yaşayanlar her an yükselişte oldukları için ümitsizlik yaşamazlar. Yaşadıkları sıkıntıların altında nice güzellikler olduğunu bilirler, her an rablerinin farklı bir ayetine mazhar olurlar, her an hayretleri biraz daha artar. Durağanlık yoktur miracını yaşayanların hayatında. Zira her dem apayrı bir manzara, yeni bir heyecan ve her an Rabbine biraz daha yakınlaşma. Çünkü hedef Allah'tır, O’nun rızasıdır, O’na yaklaşmadır. Yolculuk O’nadır çünkü. Yaşanan sıkıntıların önemi yok, kazanılanların yanında, hüzünse zaten olması gerekendir.

Bu yolculuğa en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz. Her sıkıntının altında binler güzellik olduğunu anlatır bize miraç. Sıkıntılara en güzel şekilde göğüs germek gerektiğini Üsve-i Hasene’nin yol göstericiliğinde, sabır ve metanetle, şikayet etmeden, gereğini yapmak gerektiğini anlatır. Evet işte o zaman her birimiz Üsve-i Hasenemiz gibi sıkıntılarımızı bertaraf edecek miraçlarmızı yaşayacağız.

Ve namazdır miraç her secdesinde O’na yükseldiğimiz, miracımız devam ediyor öyle ya! O, bir gece değil, her gün beş vakit. Günde beş vakit muştu alan biri nasıl umutsuzluğa kapılabilir... Miraç senede bir kere gelen bir gece ya da bir an değil, çünkü bu bir yolculuk, her an her dem yaşayabileceğimiz bir yolculuk hem de. Ve gece... Çünkü geceleri yükselmek, yol almak daha mümkün.

Ne demiş Sezai Karakoç; geceye yenilmeyen her kişiye, ödül olarak bir sabah ve bir gündüz, bir güneş vardır.

Rabbim hayat boyu miraç yolculuğu nasip etsin her birimize.

Ümmet olarak yaralıyız, hiçbirimiz Gazzeden daha az kan kaybetmiyoruz. Hiçbirimiz Gazzelilerden daha az kayıpta değiliz. Bunu biliyoruz, farkındayız sar yaralarımızı, sabahı, gündüzü bir de güneşi hediye et bizlere. Ne çok ihtiyacımız var!

Hüznümüzü umutla taçlandır ya Rabbi! Hüznümüzü muştuyla taçlandır. Hüznümüzü muştula...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatime Kartı Arşivi