Farabi; İlim ve insan olma yolculuğu 1

Farabi için; maddî servete değer vermeyen, şöhret ve gösterişten nefret eden, ruh ve ahlâk temizliğini her şeyin üstünde tutan bir zâhid diye söz edildir. Yoğun bilgi birikimine rağmen insanı önceleyen alçak gönüllüğü elden bırakmayışı kişisel gelişimdeki üstünlüğünü gösterir.

Gelelim Farabi'nin çok bilinmeyen yaşam öyküsüne. Bu konuda kaynaklar oldukça yetersiz ancak en erken ve güvenilir sayılabilecek kaynaklara göre, 6./12. yüzyıla kadar geriye gider. Farabi'nin, düşünce dünyası üzerinde önemli etkisi olmasına rağmen ne ardılları ne izleyicileri ne de diğer araştırmacılar onunla ilgili bir biyografi hazırlamışlardır.

Kendi eserlerinden elde edilmiş bilgilere göre zamanının önemli bir kısmını Bağdat'ta Yuhanna bin Haylan, Yahya bin Adi ve Abu İshak İbrahim el-Bağdadi gibi Hristiyan alimlerle geçirmiş olduğu rivayet edilir. Daha sonra ise Şam, Suriye ve Mısır'da yaşamış ve 950-951 yıllarında Şam'da ölmüştür.

Kimi kaynaklar, Türkistan’ın Fârâb şehri (bugünkü Kazakistan sınırları içinde eski bir şehir olan Otrar) yakınlarındaki Vesiç’te yaklaşık 258 (871-72) yılında doğduğu söylenir.

Filozofun Kitâbü’l-Ḥurûf, el-Elfâẓü’l-müstaʿmele fi’l-manṭıḳ ve el-Mûsîḳa’l-kebîr adlı eserlerinde bazan Arapça bir kelime veya terimin Grekçe, Süryânîce, Farsça ve Soğdca’daki karşılıklarını verdiğine bakılırsa onun ana dilinden başka beş altı dili az veya çok bildiğini kabul etmek gerekir.

İslâm dünyasında ilk defa Kindî’nin başlattığı felsefî harekete ve onun şekillendirdiği Meşşâî akıma, kendi inanç ve kültürünün temelini oluşturan ulûhiyyet, nübüvvet ve meâd akîdesinin yanı sıra Eflâtun ve Yeni Eflâtunculuk’tan aldığı bazı unsurları da katarak eklektik bir sistem kuran Fârâbî, kazandığı haklı şöhretten dolayı Aristo’dan sonra “Muallim-i Sânî” unvanıyla anılmıştır.

“Sen mi daha bilgilisin, Aristo mu?” diye soranlara, “Eğer Aristo’ya yetişseydim onun en seçkin talebelerinden olurdum” diyerek kendinden beklenen ölçülü davranışı göstermiştir. “Sürekli damlayan su, taşı deler” özdeyişinden hareketle başarının sırrını belli bir konu üzerinde yoğunlaşmada gören filozof (Risâle fîmâ yenbaġī, s. 63), belki de bu sebeple Aristo’ya ait Kitâbü’n-Nefs’in (De Anima) kenarına kesretten kinaye olarak, “Ben bu kitabı yüz defa okudum” diye yazmış, yine Aristo’nun es-Semâʿü’ṭ-ṭabîʿî (Fizika) adlı eseri için, “Ben bunu kırk defa okudum, yine de okumak ihtiyacını hissediyorum” demiştir (İbn Ebû Usaybia, III, 227; İbn Hallikân, V, 156). Devam Edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi